Bir kişi, bir uyuşmazlığı ortadan kaldırma görevi üstlenince, amacının, iki tarafı da memnun edecek bir “kazan-kazan” çözümü geliştirmek olduğunu söyler. Ama bu “çözüm” bir türlü bulunamaz. Niye? Uyuşmazlıklar dört şekilde sonuçlanabilir: 1. İki taraf az da olsa kazançlı çıkar. 2. Bir taraf diğer tarafı pes ettirir, kendisi çok kazançlı, rakibi çok zararlı çıkar. 3. Rakip galip gelir, o çok kazançlı, kendisi çok zararlı çıkar. 4. İki taraf kavgaya devam eder, ikisi de çok zararlı çıkar. Oyun Teorisini kuranlar, insanların genelde “ben çok kazanayım, rakibim çok kaybetsin” diye mücadele verdikleri için sonucun genellikle, iki tarafın da çok zarar ettiğini yani “kaybet-kaybet” şekilde ortaya çıktığını gözlemlemiş.
KAZANÇ-KAYIP TOPLAMI SIFIR OLAN OYUN
İşte bugün size bu oyunun kuramını yani “Oyun Teorisini” (Game Theory) anlatmak istiyorum. Kuramın İngilizcesi’nde kullanılan “game” sözcüğüne, Türkçe’de “oyun” diyoruz. Ancak “game”, ne “play” (oyun) ne de “gamble” (kumar) dır. Bunun yerine “müsabaka” dense daha iyi olurdu. Oyun Kuramı’nın amacı hem süreci anlatmak hem de yol göstermektir. Kısaca, taraflar arasında mevcut uyuşmazlıklar, mücadele değil ancak müzakere yoluyla ele alınırsa “kazan-kazan” ile sonuçlanır der. Teorinin inceliği bu noktada başlamaktadır. Şunu mutlaka akılda tutun. Tarafların birbirine zarar imkân ve kabiliyeti, daima fayda yaratma yeteneğinden yüksektir. Mücadelede, mutlaka bir “kazanan” bir de “kaybeden” vardır. Öncelikle oyunu “mücadele“ olmaktan çıkarmak gerekir. Bu yapılamazsa, insanlar olayı (poker gibi, bir tarafın kaybı, diğer tarafın kazancına eşit olan) “sıfır toplamlı oyun” olarak görmekten vazgeçmez. Bu anlayış sürdükçe işbirliği yapılamaz ve “kazan-kazan” çözümüne ulaşılamaz. Çünkü toplamı sıfır olan oyunlarda “işbirliği” yapılması mantıksızdır.