30 Ağustos 1922’de zaferle biten Büyük Taarruz, 26 Ağustos’ta başlamıştı. Bu günün yıldönümlerinde yapılan kutlamalar, bu sene aniden ikinci sıraya düştü. Kocatepe yerine, 1071 Malazgirt Zaferi kutlamaları öne çıkarıldı. Etrafa “Bizim Malazgirt zaferimizin gururunu, AKP ile paylaşmaya MHP’den başka kimse kalkmasın” mesajı verildi. Bazıları, “1071’de henüz AKP kurulmamıştı; kurulmamış bir parti nasıl oluyor da böyle bir zaferin sahibi oluyor” diye düşünebilir. Açıklayayım: AKP, TL’nin hızlı değer kaybı karşısında özgüvenini kaybetmiş durumdadır. Bu devalüasyonun sorumlusu olarak kendi ekonomi politikasının gösterilmesini istememektedir. Eleştiri oklarını başka yöne saptırma uğraşı içindedir. İddialarına göre, TL’ye yapılan atağın hedefi AKP hükümeti değil, Türklük ve İslam’dır. Malazgirt kutlamaları bu algıyı yaratmak için bulunmaz bir fırsat olmuştur. AKP’NİN DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI AKP’nin siyasal ideolojisinin kaynağı “Milli (dini diye okuyun) Görüş” tür. AKP’nin öncelikli hedefi, tarikatla işbirliği yaparak, azınlıktaki “laiklerin” devlet mekanizması içindeki iktidarına son verip, yerlerine “çoğunluktaki” dindarları oturtmaktı. İkinci amacı da, laik Kemalistlerin “Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganıyla yaratıldığı söylenen Kürt-Türk çatlağını “milliyetçiliği (kavmiyetçiliği) ayaklar altına alıp” İslam çimentosuyla onarmaktı. Batılılar da (ABD+AB) tam bunu istiyordu. Bu gerekçeyle AKP’yi manen ve malen desteklediler. Ancak bu iki proje de AKP’ye pahalıya mal oldu. “Açılımlar”ı PKK tarafından bölünmeyi fiilen gerçekleştirmek için fırsat olarak kullandı. FETÖ ise AKP’yi “Truva Atı” olarak kullandı. Devletin (ordu-polis-yargı vs) temel kurumlarını içeriden fethedip, darbe yoluyla iktidarı ele geçirmeye çalıştı. AKP, bu iki hıyanete çok bozuldu. Kimsenin gözünün yaşına bakmadan karşı taarruza geçti. Bu savaşta ihtiyaç duy...