O veya bu nedenle, TL’nin değerinin istem dışı bir şekilde düşmesi yüzünden enflasyonda yükselme dönemine girildi. Yükselen enflasyonun, ortaya çıkaracağı sorunların başında “düşük ve sabit” gelirlilerin geçim sıkıntısının artması gelir. Her fiyat artışı aynı anda bir gelir artışı olsa da, bu ilişki herkes için aynı oranda geçerli değildir. Üstelik, TL’nin değer kaybı sayesinde daha düşük cari açık ve hatta “cari fazla” verir hele gelinir ve dış borçlar azalmaya başlarsa bu, Türkiye, dış dünyaya milli gelir aktarmaya başladı demektir. Yani karşı karşıya kalınan sorun, enflasyona rağmen “artan reel milli gelirin yeniden dağılımı” değil, “azalan harcanabilir milli gelirin yeniden dağılımı”dır. Önümüzdeki ay ve hatta yıllarda, kaçınılmaz hale gelecek olan “fiyat artışları” dar ve sabit gelirlilerin, hatta orta sınıfın “gelir artışları”ndan daha yüksek olacaktır. Bu durumda iki yola başvurulur.
Fiyat artışlarını kanun zoruyla ertelemek ve/veya dizginlemek.
Dar ve sabit gelirlilere (bütçeden) ek gelir desteği sağlamak.
FİYATLARI BASKILAMAK...