Önce, kökü Arapça olan “algoritma”nın tanımını yapalım. Bir sorunu çözmek veya belli bir amaca ulaşmak için “ne olursa, ne yaparım” tarzında önceden kararlaştırılmış hareketler dizisine algoritma denir. Aslında herkesin, menfaat maksimizasyonu amacıyla, tecrübelerine ve ahlak anlayışına göre belirlediği ve uyguladığı algoritmaları vardır. Mesela İstanbul şoförlerinin, özellikle taksi ve minibüs sürenlerinin trafikteki hareketlerini izlerseniz, hepsinin menzile bir an önce varmak için “yüz metrede yüz defa şerit değiştirmen gerekse bile her boşluğa dal” algoritmasını kullandıklarını hemen anlarsınız. Bir başka örnek balık lokantası işletmecilerinin, kârlarını arttırmak için, müşterinin durumuna (yanında kadın olup olmadığına vs.) göre, aynı balığa farklı fiyat uygulamada kullandıkları “tipoloji algoritmaları” vardır. Oteller ve havayolu şirketleri, mevsime ve satın alma tarihine göre, aynı hizmeti farklı fiyatla satan algoritmalar kullanır. Buna da “value management” derler.
KATMA DEĞERİN BİLEŞENLERİ
Kolaylık olsun diye bu paragrafta “katma değere” kısaca “gelir” diyelim. (Zaten milli gelir, katma değerler toplamıdır.) İnsanlar elde ettiği geliri, ya tüketim ya da yatırım için harcar. Yatırım, servettir. Hem birey, hem ulus için iktisatta nihai amaç servet biriktirmektir. Ama önce gelir elde edilmelidir. Kişinin gelir elde etmesi için bir mal veya hizmet üretip bunu başkalarına para karşılığı satması gerekir. Gelirin (katma değerin) dört bileşeni vardır. Bunlar malı veya hizmeti üretirken;
1. Sarf edilen emek,
2. Kullanılan arazi, bina veya donanımın rayiç kirası,
3. Kullanılan paranın faizi,
4. Kullanılan bilgi, örgütleme becerisi ve teknolojinin fikir hakkı.