Oyun Kuramı (Game Theory) üzerine aklım erdiğince çok makale yazdım. “Kazan-Kazan” ibaresinin ne kadar yanlış kullanıldığını gördükçe içimden daha fazla yazmak geliyor. Bu kuramla tanışmam ve onunla aşka düşmem 1965’de Amerika’da Pennsylvania Üniversitesi’nde okurken oldu. Oyun Teorisi, “Davranış Bilimi” (Behavioral Science) dersinin bir parçasıydı. Hocamız, konuyu işlerken teorinin matematiğinden çok insan davranışlarını analiz ederken bu teoriden nasıl yararlanacağımız üzerinde durmuştu. Pek tabii “Nash Dengesi”ni (Nash Equilibrium), “Karar Teorisi” (Decision Theory) ile birlikte hatasız anlamak şarttı.
Bu arada, hocanın ders anlatırken büyük Türk sosyologu Muzaffer Şerif’i sıkça referans göstermesinden gurur duyduğumu söylemeden geçmek istemedim.
Nash Dengesi’nin en kısa tanımı şudur: Eğer insanlar, kendileri için en iyisi olarak seçtikleri yoldan (rakiplerinin muhtemel davranışına karşı kendini korumak için) çıkmazlarsa, yaşam bir “kazan-kazan” (win-win) oyunu olur. Yani hem kendisi hem de rakibi için, içinde yaşadıkları sistem optimize olur. Diğer bir değişle, eğer kişiler “Sırf bana kalsa böyle davranmazdım; ama rakibimin bana kazık atmasını önlemek için, ben de böyle davrandım” diyorlarsa, oyun kaybet-kaybet (lose-lose) ile biter. İktisadi ve içtimai ortam herkes için kötüleşir.