2017 yılının, Temmuz-Ağustos-Eylül aylarından oluşan üçüncü çeyreğinde, Türkiye’de GSYİH (Gayrisafi Yurt İçi Hâsıla) (galat olarak milli gelir) 2016’nın aynı dönemine göre yüzde 11.1 artmış. Manşet olarak çok sevindirici bir haberdir bu. Bir defa bunu aklımızın bir köşesine yazalım. Pek tabii, iktidardaki AKP’lilerin sevinci, muhaliflerden fazladır. İnsan muhalif olunca, kendine faydası dokunsa bile esas olarak rakibine yarayan olaylara pek de gönülden sevinemez. Bu insanın fıtratından gelen bir duygu halidir, normaldir. Ama Türkiye’de büyümenin, bir dönem için bile olsa dünya rekoru kırarak yüzde 11 çıkması anormaldir. Bilime biraz olsun bulaşmış bir kişi, zaten her habere kuşkuyla yaklaşır. İstatistik dilinde “normal” sık rastlanan, “anormal” seyrek rastlanan demektir. Böylesi anormal bir büyüme oranının doğruluğunun irdelemesi zaruridir.
İSTATİSTİK VE MUHASEBE
Milli gelirin mutlak büyüklüğünü veya oransal değişimini ölçmek, hem bir muhasebe hem de bir istatistik problemidir. Gerek muhasebe, gerek istatistik, oluşumları sanıldığı kadar “objektif” ölçemez. Bu disiplinler, işleri karşı tarafı yanıltmak olanlar tarafından çok rahat suiistimal edilebilir. TÜİK’i bundan tenzih ederim. Hem muhasebede hem de istatistikte bir yaklaşımla veya yöntemle bulunan sonuç, diğer yaklaşım ve yöntemlerle irdelenmelidir. Mesela muhasebede “bilanço kalemlerindeki değişimleriyle doğrulanamayan gelir tablosu sonuçları” son derece yanıltıcı olabilir. Özellikle enflasyon ve devalüasyon her hesabı bozan iki dış etmendir.