Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump delidolu bir adam. Aileden zengin ve kendisi de milyar dolar para kazanmış. Özgüveni yüksek, şımarık bir adam tavrı var. Çabuk karar veriyor. Çok da hata yapıyor. Ama hatasını anlayınca, hata etmişim deyip karar değiştiriyor. Bundan da hiç gocunmuyor.
Burada sözünü ettiğim hatadan dönme kararı, başkaları onun kararını hatalı bulduğu için Trump’ın karar değiştirmesi değil. Zaten öyle davranması doğasına aykırı olurdu. Kendi kararını, kendisinin hatalı bulması sonucu karar değiştirmesinden bahsediyorum. Bunu özellikle adam seçiminde yapıyor. Mesela kendi seçtiği dış işleri bakanını, pat diye değiştiriveriyor. Adalet bakanının seçiminde yanıldım deyiveriyor.
Trump, “Çirkin Amerikalı” kokuyor. Kararlarını “önden yüklemeli” tabir edilen yöntemle hayata geçiriyor. Yani yaptırımlarını hafiften başlatıp şiddetlendirmiyor. Aksine, en şiddetliden başlatıp zamanla hafifletiyor. “Hayır de, sürüncemede bırakma” ilkesine inanıyor. Mesela, ABD elçiliğini Kudüs’e taşırken, Filistinlilere “Bu anlaşmazlık, sizin istediğiz şekilde sonuçlanmaz, boşuna debelenmeyin” mesajı vererek çözüme katkı yaptığına inanıyor.