Bu önemli konuyu bir hafta gecikmeyle ele alıyorum. Sebebi, yeni ve pek anlaşılmamış bir konu olan UBER ve benzeri “paylaşım ekonomisi” girişimleri üzerine peş peşe iki yazı yazmayı daha faydalı bulmamdır. Bildiğiniz gibi uçan kuşla kavgalı AKP’nin tutumu yüzünden ABD, Türk vatandaşlarına vize verme işlemlerini askıya aldı. Biz de “mukabeleyi bilmisil” deyip, ABD vatandaşlarına Türkiye’ye yapacakları ziyaretler için vize vermeyi (istemeyerek) durdurduk. Bu olay yüzünden, ilk aşamada döviz fiyatlarında yükselme ve borsada düşme yaşandı. Hemen uzmanlar harekete geçti ve vize yasağının ekonomiye maliyetini hesapladı. Kabaca 60 milyar lira imiş. Bu kabil zırva hesaplar genelde AKP’den kaynaklanırdı. Ama bu sefer saçmalayan CHP oldu.
İKTİSAT VE HESAP
İktisatçılar ve iktisatçı sayılan borsa tellalları, makale ve konuşmalarında sözde bir hesaba dayanan rakamlar verir. Dinleyenler de “mademki rakamlar bir hesaba dayanıyormuş öyleyse doğrudur” der. Rakamların bir hesaba dayandığı doğrudur, ama çoğu kez hesabın dayandığı şeyler yani tanımlar ve varsayımlar yanlıştır. Tek bir örnek vereyim, üstelik Amerika’dan. Teori der ki; para miktarı artar ve faiz düşerse enflasyon yükselir. 2008’den sonra FED’in bilançosu yüzde 500 büyüdü. Faizler yerlerde süründü ama ABD’de enflasyon bir türlü yüzde 2’ye çıkmadı. Aslında teori yanlış değildi. Yanlış olan “para miktarı” denilen şeyin sadece FED bilançosundan ölçülemeyeceği idi. Nitekim Amerikalı bir profesör “DIVISIA M4” diye piyasadaki para miktarını ölçen yeni bir tanım ve yöntem ortaya koydu. Görüldü ki; FED parası artarken, banka parası azalmış. Sonuçta piyasadaki para miktarı sanılanın aksine hemen hiç artmamış.