İnsanın bilme arzusu kişiyi geliştiren, dönüştüren, olgunlaştıran bir temel iç güdüyken insanın bilinme arzusu insanı ön plana çıkma uğraşı içine sokan şayet yanlış bir noktasından ele alınırsa kişi ve toplum adına büyük yıkımlar yaratabilen ilkel bir dürtüdür. Bilinme arzusu temelde görülme ihtiyacı ile açıklanabilir. Herkes varlığının, uğraşlarının, başarılarının bir diğeri tarafından görülmesini ister. Elbette ki bunun altında yatan şey takdir edilme, beğenilme ve desteklenme arzusudur. Kişi kendinden yeterince emin olmadığı durumlarda bir diğerinin fikrine yahut onayına ihtiyaç duyar. Lakin burada onay veya fikir alınan kişinin de aslında kim olduğu konusu son derece önem arz eden bir unsurdur. Bu kişi, bahsi geçen konunun kanaat önderi olarak nitelendirilebilecek biri olması durumunda karşı tarafı geliştiren biri haline dönüşürken şayet bu kişi de bir diğeri gibi yalnızca onay ve kabul alma arzusu taşıyan, konu hakkında temel bilgiye sahip olmayan ve yalnızca kendi şahsi fikirlerini evrensel doğrular olarak ifade etmekten kendini alıkoyamayan biriyse durum pek de iç açıcı değildir.
Herkesin etrafında hemen hemen fikir ve görüşlerini önemsediği, saygı duyduğu birileri muhakkak vardır. Çoğu zaman bu kişilerin örnek alınması yalnızca söylemlerine olan inançtan kaynaklı değil...