Yıllardır ekranlarda anneannelerimizin babaannelerimizin annelerimizin izlediği gündüz kuşağı programlarına her birimiz şahit olmuş hatta zaman zaman gerek gündemin nabzını tutmak gerek ilgi çekici bulduğumuz için bizler de bir noktada bu programları takip etmişizdir.
Tüm ülkeyi etkisi altına alan birtakım olaylar dahi yaşanmış, hakkında manşetler atılmış, haftalarca herkesçe konuşulan konular haline dönüşen vakalarla karşı karşıya kalmışızdır. Peki ya bu duyduklarımız, gördüklerimiz, takip etme istediği duyduğumuz olaylar ne kadar bizlerin gerçekliğini yansıtır?
Bazen duyup gördüklerimiz o kadar sarsıcıdır ki gerçekliğini dahi sorgular kurgu olduğunu öne sürer daha sonrasında kanıtlı belgeli kısmen tescilli olduğunu düşündüğümüz için otomatik olarak doğru kabul ederiz.
Bunların bizlerin üzerindeki etkilerini hiç hesaba katmadan. Son yıllarda olmak üzere basın özgürlüğü, kişilerin haberdar olma hakkı adı altında yapılan yayınlar aslında her birimiz için son derece yıkıcı etkileri olan şeyleri de beraberinde getirir.
Hatta öyle ki bizler izleyip, takip etmesek dahi etrafımızda bu yayınları takip eden kişilerin söylemlerinden, davranışsallıklarından etkileniriz.
Gizli tutulması gereken, toplumsal gerçekliği yansıtmayan, ahlaki normların dışına taşan olayları sürekli olarak gün yüzüne getirir, konuşur ve takibini yaparsak aslında bizlerin de ekran karşısında izleyip, dinleyip yer yer kınadığımız yer yer kızdığımız o kişilere dönüşmekten kendimizi alı koyamayacağımızı göremeyiz. Bunun asıl sebebi şudur. Toplumun yozlaşmış, uygunsuz olan, değerlerine uymayan ve sadece belirli bir kısmını oluşturan kişiler ve olaylar herkesçe farklı bulunduğundan ilgi çekicidir.