Tarih öyle bir alan ki; isabet, sadakat, hamakat, gaflet, dalalet, ihanet… Ne ararsanız bulmak mümkün. Hem de rekorlara konu olmaya aday olanlarını.
Bugünkü yazımızda gaflet rekorları kırmış bir “Paşa”yı anacağız. “Bu kadar da olmaz canım” dedirtecek cinsten gafletler dizisi.
Milattan önceye de gitmeyeceğiz. Topu topu 107 sene geriye gideceğiz. Bu nevi olaylar için 100-150 sene uzun bir zaman değildir. Hâlâ dumanı tüten bir tarih olarak da ifade etmek mümkündür.
1908 yılında 2. Meşrutiyet ilan edilmiş, ertesi yıl da bir “darbe” ile Sultan 2. Abdülhamid Han düşürülmüş, İttihat Terakki Partisi, Osmanlı ülkesine iktidar olmuştur. Olmuştur ama, İttihatçılar ülke problemlerinin dağ başlarında ahkam kesmek kadar basit olmadığı gerçeği ile yüzleşmişlerdir.
İşte bu hengamede İttihatçı çevrelerde “Büyük Adam” olarak şöhret yapmış “İbrahim Hakkı Bey” bu işlerin üstesinden “şıp” diye gelir kanaatiyle, onu bulunduğu Roma Büyükelçiliği’nden yurda çağırıp, önce “paşa” yapıp arkasından da sadrazamlığa getirmişlerdir.
Trenle Sirkeci’ye gelen yeni Paşa, hemen oracıkta bir nutuk irad eder ki, millet adeta büyülenir. Bilhassa iki kelime ülkeye dalga dalga iyimser bir hava yayar. “Adalet ve İhsan!”