Çok değil daha birkaç yıl öncesine kadar muhalefet partileri Avrupa Birliği ile ilişkileri eleştirir, AK Partililer ise AB’nin Türkiye’ye katkılarını ve bizim müstakbel üyeliğimizin getireceği kazanımları anlatırlardı. Onlar anlattıkça biz dinlerdik, biz dinledikçe onlar anlatılardı da anlatırlardı. Ülkemizin öngörülebilir bir hukuk sistemine, çoğulcu bir demokrasiye, dinamik, rekabetçi ve kapsayıcı bir piyasa ekonomisine sahip olmak istiyorsak ‘yaşasın AB’ idi. Sosyal refah için, dört mevsimi bir arada yaşatan cennet vatanımıza Avrupa ve dünyadan daha çok yatırım ve turist çekebilmek için, ülkemizin kaynaklarını dışarıya pazarlayabilmek, dahası soframıza standartları yüksek gıda ürünlerini koyabilmek, tüketici haklarına sahip olmak, dünya vatandaşı olabilmek için ‘yaşasın AB’ idi. *** Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkanların önüne şöyle haklı argümanlar koyuyordu: “AB’ye üye olduklarında, Türkiye’nin gelişmişlik düzeyinde çok gerisinde olan ülkelerin, üye olmalarıyla birlikte kat ettikleri sıçramayı, ilerlemeyi görmezden gelemeyiz. ” (Başbakan Erdoğan, 29. 05. 2003, TBMM Genel Kurul Konuşması) Yurtdışında görev yapan büyükelçilerimizle bir araya gelen Erdoğan Türkiye’nin perspektifini “Türkiye’nin en önemli projesinin AB’ye katılım” sözleriyle açıklıyordu. (16. 07.