Siyasi tarihimiz liderlerimizin birbirlerine karşı “ihanet ve hain” suçlamalarıyla doludur. İttihat ve Terakki’ye göre Hürriyet ve İtilafçılar haindi. Atatürk’e göre Terakkiperver Fırka’yı kuran isimler “en hain dimağlar” idi. Halbuki bu isimler Millî Mücadele’de yan yana ve aynı safta savaştığı silah arkadaşlarıydı. Yine Celal Bayar ve Adnan Menderes’le İsmet İnönü arasındaki 1950’li yılları zehirleyen korkunç kavganın sebeplerinden biri karşılıklı yapılan “ihanet, vatanı satmak, vatanı bölmek” gibi suçlamalardı. İnönü, damadı Metin Toker’in kaleme aldığı hatıratında o günleri ve “Bahar Havası” adı verilen dönemin nasıl bozulduğunu kendi penceresinden anlatır. Bir parantez açmak istiyorum. İnönü ve Menderes’in birbirlerine karşı kullandıkları dil ve yaşanan siyasi polemikler nezaket üslubu içerisinde kalmış olsaydı bugün çok daha farklı bir Türkiye’ye sahip olabilirdik. Çünkü Türkiye’de çok partili demokratik hayata geçişin ilk tecrübesi olan 1950 seçimleri ve CHP lideri İnönü ve DP lideri Menderes arasında yaşanan polemikler ve birbirini ölçüsüz şekilde suçlamalar, ülkemizdeki siyasi hayatın şekillenmesinde ve yeni tanıştığımız demokrasinin kaderinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Hızlıca bugünlere gelecek olursak… Merhum Erbakan Hoca’ya göre de, 2001 yılında Fazilet Partisi’nden ayrılarak AK Parti’yi kuran Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve arkadaşları haindi.