FETÖ mağdurları varmış. “ByLock’un ne olduğunu bilmiyorum” diyen, “telefonuma nasıl indi bilmiyorum” diye şiddetle itiraz eden herkese “takiyyeci” muamelesi yapmamak gerekiyormuş. FETÖ’nün yönetici kadrosu, ByLock kumpası ile, arkalarında bütün toplumu yakacak, evleri, ocakları ateşe verecek, toplumdaki güven duygusunu zedeleyecek, komşu komşunun, dost dostunun yüzüne bakamayacak “fitne tuzağının” fitilini çekerek yurtdışına kaçmışlar. Akıllı telefonu olan herkesin yoluna çıkmışlar, İngilizce sözlüğe ihtiyacı olanlar, müzik programına ihtiyaç duyanlar, kıble bul programına ihtiyaç duyanlar hatta ikinci el araba arayanları bile düşünmüşler. Yani, yazdıkları bir yazılım ile, ByLock indirilmemiş telefonları, ByLock yüklenmiş, kullanılmış gibi değerlendirilmesi mümkün hale getirmişler. Aslında FETÖ’cüler, telefonlara yüklenen programlarla istemdışı yönlendirilmeyle, “gizli ByLock” ile bir yandan “FETÖ’den nefret ediyor olmanın” bedelini çok ağır bir şekilde ödetirken, bir yandan da “mağduriyetler” üzerinden yırtabilmenin stratejisini yapmışlar. Ben FETÖ tarafından sızdırılan “mağdur olduğunu dile getir, suçlamaları ölümüne inkar et” talimatlarının da, mağdur sayısını artırmaya yönelik, gerçekte masum insanların masumiyetlerine kast etmek amacıyla yapıldığına inanıyorum artık. Zira karşımızda ahlaki hiçbir sınırı olmayan bir terör örgütü var. Ki, oturup tekrar tekrar, delil oluşturmak, delil yerleştirmek, HTS kayıtlarıyla oynamak gibi marifetlerini tek tek anlatmaya lüzumun olmadığını düşünüyorum. Bunların ahlaki sınırlarının olmadığı ortada da, tuhaf olan bu yapıyla mücadele eden devlet kurumlarının hala bunun farkında olmaması.