Beştepe’de düzenlenen “Türkiye Yüzyılının Emektarları” programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan “en büyük arzusunu” açıkladı:
“Yarın ruz-i mahşerde Rabbimizin huzuruna alnımız ak, başımız dik, gönlümüz mutmain bir şekilde çıkmanın derdindeyiz. Yarın arkamızdan bir Tayyip Erdoğan vardı, dürüst, ahlaklı, mert, vicdanlı, merhametli bir adamdı. Milletine ve memleketine çok sevdalı adamdı denilmesi en büyük arzumuz, duamız, Rabbimizden en samimi niyazımızdır.”
Metin yazarlarının değil kendi kaleminden çıktığı belli olan bu sözlerindeki samimiyeti konusunda hiçbir şüphem yok.
Ayrıca kim aksini isteyebilir ki?
Hayırla yad edilmek kolay gibi görünse de en zor hususlardan biridir. Hele de devleti yönetenler için bu daha da zordur.
Çünkü devleti yönetenlerin, hükümdarların amel defterleri kendilerine özel değildir… Hesap defterleri sadece kendi yaptıklarıyla sınırlı değildir. Valilerinin, kaymakamlarının, bakanlarının, milletvekillerinin, bürokratlarının, memurlarının yaptıklarından sorumludurlar. Hazreti Ömer işte tam olarak “Kenar-ı Dicle’de bir kurt bir koyunu aşırsa, Adli İlahi gelir bunun...