Baştan şunu söyleyeyim. Yarın bana zulmedebilecek kişiler için bugün adalet ve özgürlük istemek birilerinin nezdinde saflık olarak değerlendiriliyorsa, bilinsin ki ben saf olmaya, saf kalmaya talibim. Bu köşede onlarca kez, “hukukun bir sopa olarak” kullanılmaması gerektiği üzerine yazdım. Ve hukukun bir sopa olarak kullanılmasının tarihimizde ülkemizde nasıl acılara, travmalara sebebiyet verdiğini, bunun bir fayda sağlamadığını; toplumsal gerilimi artırmaktan, toplumu kamplaştırmaktan ve toplumda sürekli rövanşizm duygularını körüklemekten başka bir şeye yaramayacağını yazdım. Hâkim güçler tarafından hukukun sopa olarak kullanılması, yani bir ülkenin adalet dağıtıcılarının kararlarını hukuk ve adalet ilkelerine göre değil de zamanın ruhuna göre ve konjonktürün gerektirdiği gibi vermesi hukuk devletinin temellerine dinamit konulmasından başka bir şey değildir. Bu ülkenin düzelmesini istiyorsak, ki en azından çocuklarımızı düşünerek, öncelikli olarak yargının düzelmesi gerekiyor. Devletin mutlak surette hukuk devleti rayına oturması gerekiyor. Buraya nereden geldim. Habertürk’ten Nagehan Alçı birkaç gün evvel “Faşist çetelere de özgürlük istenebilir mi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Ve kendi ruh dünyasını anlattı.