Uzunca zamandır yazmayı düşündüğüm bir konuydu. Yazmayı düşündüğüm konularla ilgili not defterini karıştırırken “mutlaka yazmalıyım nostaljik olur” notuyla yeniden gözüme ilişti. Gözüme ilişti, ben yazmadım ama yazılmamış da.. Yazarken o anki duygularımı hatırlatması açısından, Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesi kitabından “Onca kalabalığa rağmen, bu nasıl bir yalnızlık” sözünü not etmişim.
Özellikle son bir yıldır, 1960’lı, 70’li, 80’li ve 90’lı yıllar üzerinden “eski ve yeni” Türkiye tartışmaları yapılıyor biliyorsunuz..
Beni etkileyen, alıp çocukluğuma, gençliğime, umut dolu, yumruk olmuş ellerimle protestodan protestoya koştuğum eski günlere, geçip gitmiş günlere götüren söze geleyim...
“Eski Türkiye’yi bugünün gençlerine anlatmak.”
1960’lı yıllara dair bir şey söyleyemem ancak eski Türkiye’ye dair 1970’li yılların ortalarından itibaren hatırladıklarımı paylaşabilirim.