Emin Çölaşan Sözcü Gazetesi

Acayip şeyler olurken...

Sevgili okurlarım, iki veya üç gün önce televizyon haberlerini izlerken çok ilginç bir olaya tanık olduk. Genç bir bayan muhabir arkadaşımız Uşak’a gitmiş. Elinde mikrofon, ana caddelerden birinde çekim...

24 Mart 2019 | 3.879 okunma

Sevgili okurlarım, iki veya üç gün önce televizyon haberlerini izlerken çok ilginç bir olaya tanık olduk.
Genç bir bayan muhabir arkadaşımız Uşak’a gitmiş.
Elinde mikrofon, ana caddelerden birinde çekim yapıyor. Yanından geçenlere mikrofonu uzatıp soruyor:
“Bu seçimde acaba hangi partiye oy vermeyi düşünüyorsunuz?”
Kadın, erkek, yaşlı, genç…
Sanki önceden kararlaşmış gibi insanlar muhabirin yanından hızla geçiyor ve biri bile yanıt vermiyor.
Bazısı görmezden geliyor, bazısı eliyle itekleme durumuna geçiyor!
Çok ilginç bir tablo. Seçime o sırada 10 gün kalmış, ortalık iyice kızışmış ama yanıt veren yok…
Ve bayan muhabir artık kendi kendine söylenmeye başlıyor:
“Off, çok sıkıldım ben bu Uşak’ta…”

★★★

Peki ama büyük bir kentin ana caddesinden geçen ve kendilerine mikrofon uzatılan onlarca insan, bu masum soruya yanıt vermekten niçin kaçınır?
Arkadaşlarla olayı tartıştık ve şu sonuca vardık:
İlki, AKP-MHP ikilisine oy vermeyi düşünenlerin bunu açıklamaya yüzü tutmuyor. Zira onlar memleketin ve de kendilerinin bu iktidar tarafından ne durumlara düşürüldüğünü vatandaş kimlikleriyle iyi biliyor…
Ve önlerine uzatılan mikrofondan bu nedenle kaçıyor!
İkincisi, muhalefet partilerinden birine oy vermeyi düşünenler, üzerlerindeki baskı nedeniyle bunu söylemekten korkuyor.
Hemen hepsi sıradan insanlar. Esnaf, çiftçi, ev kadını, işçi, öğrenci, emekli, ne derseniz deyin…
Ve hepsi de -haklı olarak- çekiniyor, korkuyor.
Bunun başka bir açıklaması olamaz.
Türk Milleti işte böylesine bir baskı, korkutma ve sindirme ortamında seçime gidiyor.

Sevgili okurlarım, başta Recep Bey olmak üzere iktidar kesiminin çoğu propagandası toplumu kızıştırmak ve particilik açısından bölmek üzerine kurulu.
Bunu her gün izliyoruz.
Ekranlarda günün neredeyse 24 saati konuşma yapan Recep Bey’in yüzündeki ifadelere mutlaka dikkat etmişsinizdir.
Çatık kaşlı, gergin bir surat.
Her konuşmasında başta muhalefet partileri ve onların liderleri olmak üzere kendilerinden yana olmayan (yabancı ülkeler dahil) herkese sert çıkan, suçlayan ve posta koyan bir cumhurbaşkanı.
Yeni Zelanda’da sapık bir ruh hastasının gerçekleştirdiği cami katliamı sonrasında bile, Çanakkale Zaferimizi anımsattı, sanki Türkiye’ye yönelik bir tehdit ve saldırı varmış gibi bağırıp çağırdı:
“Dedelerinizi gömdük, yine gelirseniz sizi de tabutların içinde göndeririz!”

★★★

Kılıçdaroğlu ve Akşener’le hesaplaşacak, Ankara’da seçimi kazanması beklenen Mansur Yavaş’ı en kısa zamanda görevden aldıracak!
Sözlerinden çıkan anlam bu.
Artık iş o raddeye vardı ki, seçim sonuçlarını kendilerince “Beka sorunu” olarak dillerine doladılar.
Yani var olup olmama sorunu!
Muhalefet partileri seçimden kayıpla çıkarsa yaşasın!..
O takdirde var olacağız!
Aksi olur da muhalefet partileri kazançlı çıkarsa, mahvolduğumuz gündür!
Türkiye’de bugüne kadar nice seçimler yapıldı ama cumhurbaşkanları, başbakanlar, iktidar ve muhalefet partileri dahil hiç kimsenin aklına “Ona göre oy kullanın, oyunuzu bize verin haa, bu iş beka sorunudur” demek gelmedi.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İsmail Dümbüllü’nün teğmenleri! 04 Eylül 2024 | 2.773 Okunma Bakalım bizim Diyanet bugün ne diyecek? 30 Ağustos 2024 | 1.622 Okunma Ve Yunan ordusu teslim oluyor... 28 Ağustos 2024 | 1.625 Okunma Başımızdakilerin marifetleri! 22 Ağustos 2024 | 2.489 Okunma Yangınlar başladı, Recep Bey kayboldu 20 Ağustos 2024 | 1.397 Okunma