Sevgili okuyucularım, dün bizim gazetede
köşelerimiz beyaz,
yani boş çıktı.Abdülhamit döneminde
de böyle olurdu! Gazeteler önce sansür müdürlüğüne gönderilir,
haber ve yazıların yarısı sansür edilir ve sayfalar beyaz çıkardı.
Neyse ki günümüz sansürcüleri bizim yazıları önceden görüp
makaslamak durumunda değil!
İlginç bir rastlantı, dün iki televizyon kanalı (Bugün
ve
Kanaltürk) ile Bugüngazetesine
de baskın yapıldı.
Türkiye böylesine bir polis devleti ile baskı ve zulüm
ortamında nereye koşuyor?
***
Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesini bir
kez daha okuyalım:
“Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi bir yıldan dört yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun aleni işlenmesi
halinde verilecek ceza altıda bir oranında
artırılır.
Bu suçtan dolayı kavuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın
iznine bağlıdır.”
İşte bu madde ile tüm muhalif gazetecileri,
özellikle SÖZCÜ yazarlarını hedefe
oturttular.
Kendimden örnek vereyim, mekanizma şöyle çalışıyor:
Tayyip’in avukatları savcılığa bir suç duyurusunda
bulunuyor. “Emin Çölaşan böyle yazmış ve
cumhurbaşkanına hakaret etmiştir. Hakkında dava
açılması!”
Savcılık benim ifademi alıp yasa uyarınca dosyayı Adalet
Bakanlığı’na gönderiyor…
Ve her seferinde bakanlıktan aynı yanıt geliyor:
“Dava açılması uygun görülmüştür.”
Sonrasında dava açılıyor, bu kez gidip mahkemede ifade
veriyorsunuz.
***
Cumhurbaşkanına hakaretle uzaktan yakından ilgisi olmayan
yazılarınız nedeniyle bu süreci yaşamak zorundasınız.
Avukatların dilekçelerinde çoğu zaman hangi sözcük, hangi cümle ile
hakaret ettiğimiz belirtilmiyor!
Ama Adalet Bakanı imzalı yazılarla sürekli dava açılıyor. Size
somut iki örnek vereyim. İşte 19 Mart 2015 tarihli yazım: