Sevgili okurlarım, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı muhteşem bir olaydır. Elinde sonsuz olanaklar
vardır.
Sahip olduğu para korkunç miktarda, neredeyse sonsuzdur.
Bu parayı harcama yetkisi ise başkana aittir.
Denetleme mekanizmaları yeterince çalışmaz. Başkan istediği kişiye
istediği alım ve ihaleleri verir,
istediği harcamaları yaptırır.
Üstelik bir de belediye şirketleri vardır ki,
onlar da doğrudan veya dolaylı olarak başkanın emrindedir.
Şirketlerin denetimi derseniz, sıfıra yakındır.
16 milyon kişiyi temsil eden İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı trilyonlarla oynar. Yetkisi sonsuzdur.
Böylesine parasal, manevi güç ve yetki Türkiye’deki hiçbir
kuruluşta yoktur.
Meclis Başkanlığı, bu
açılardan bakıldığında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
yanında neredeyse solda sıfır kalır.
Geçmişte devletin
en üst kademelerinde görev yapan ve şimdi Meclis Başkanı olan
Binali Bey işte bu sonsuz olanakları düşündü ve
kararını verdi.
Daha doğrusu, Cumhurbaşkanı Recep Bey onu
yönlendirdi:
“İstanbul, ‘Bay Kemal ve partisine’ bırakılmaması gereken
bir yerdir. Haydi marş marş!..”
★★★
Adaylığı önümüzdeki günlerde resmen açıklanacak.
Ancak ortaya bazı çok ciddi pürüzler çıkacağı şimdiden belli.
Halen Meclis Başkanı olarak görev yapan bir siyasetçi, bu
görevinden istifa etmediği sürece bir belediye
başkanlığı için aday olabilir mi?
Olamaz… Yasal nedenlerini az sonra
belgeleyeceğim.
Ama Recep Bey bu
konuda farklı düşündüğünü açıkladı:
“Seçime kadar (Meclis Başkanlığı’ndan)
istifa etmesi gerekmiyor. Seçildikten sonra istifasını
verir.”
Demek ki İstanbul’u çantada keklik olarak
görüyor! Seçimde hayal kırıklığına uğramamasını dilerim!