Sevgili okuyucularım,
Sultan Abdülhamit Osmanlı'nın 34.padişahı. 1876 yılında
tahta çıktı, 1909'da 31 Mart
irtica ayaklanması sonrasında indirilip Selanik'e
sürgün edildi.
Korkak, vesveseli bir adamdı.
33 yıl süren padişahlığında
ülkeyi jurnallerle, muhbirleringetirdiği
yalan yanlış ihbarlarla yönetti.
Korkunç bir baskı rejimi kurmuştu.
Binlerce yurtsever insanı imparatorluğun en ücra köşelerine
sürgün etti. O yerlerin başında Yemen ve bugün Libya sınırları
içinde kalan Fizan geliyordu.
Fizan sürgün açısından en uç ve zorlu yerdi. Büyük Sahra'nın
göbeğinde yer alan bu yerlere sürülenlerin bir daha geri gelmesi
mucizelere bağlıydı.
Benim tarikat ehli dedem, babamın babası tabip baytar (askeri
veteriner hekim) Emin Bey de Fizan'a
sürgün edilmiş, sürgün kafilesiyle birlikte Büyük Sahra'yı
develerle ve yürüyerek (45 günde) aşmak zorunda kalmıştı.
(Soyadımız oradan geliyor.) Çölde susuzluktan kırılmış, develerin
idrarını içmek zorunda kalmışlardı.
Fizan'da beş yıl aç susuz yaşadıktan sonra 1908 yılında Meşrutiyet
ilan edilince vatana dönmüştü.
Uçsuz bucaksız çölü aşarken yanında bulunan Fransızca lügatin
kapağına yazdığı yazının orijinali halen evimizin duvarında
asılıdır. Aynen şöyle:
“Şiddetli bir susuzluğa tutulduk. Bu da sevkimize memur
olan (sürgünleri Fizan'a götürmekle
görevli) Şeyh Ali ile devecilerin suikastı veya
cehaletinden ileri geliyor. Baki iman.”