Sevgili okurlarım, sizlerden her gün çok sayıda
mektup-faks-e posta mesajı alırım ve hepsini dikkatle okurum.
Bazılarını okuyunca içim kararır, gözlerim dolar ama bizler de bir
yerde, onlarla aynı çaresizlik içindeyiz.
Bazılarını özellikle insancıl açıdan yazarım,
belli kişilerden “Emin Çölaşan da FETÖ'cü olmuş”
eleştirileri gelir.
Hak, hukuk ve adalet kavramlarının yok edildiği Türkiye'de o
insanların hakkını aramak bile artık “Suç (!)”
oldu.
* * *
Elime dün ulaşan bir mektubu okuyunca yine sarsıldım zira
böylesine ilk kez tanık oluyordum.
Şimdi bu mektubu çok dikkatle yazmak
zorundayım…
Çünkü bunu gönderen üst rütbeli subay her şeyi açık açık
anlattıktan sonra aynen şu ifadeyi kullanmış:
“Lütfen kimliğim sizde saklı kalsın.”
Mektupta adını soyadını, görev yerini, telefon numaralarını, bundan
önceki görev yerlerini falan anlatmış ama ben bunları gizli
tutmak zorundayım.
Şimdi subayımızın feryadını, bir baba olarak nasıl
güç durumda kalmış olduğunu anlatan mektuba geçiyorum… Ve kimliği
ortaya çıkmasın diye belli bilgileri açıklamaktan kaçınıyorum.
* * *
“Sayın Çölaşan merhaba. Size yazıyorum ama neden bilmiyorum. Belki yıllardır yazılarınızdan takip ettiğim duyarlığınız bana bu cesareti vermiş olabilir. Belki de gelen her mektubu okuyor olduğunuzu bilmek. Sebebi ne olursa olsun bu talebim veya belki de yüzsüzlüğümden dolayı affınıza sığındığımı belirtmek isterim.