Sevgili okuyucularım, 1
Kasım akşamı seçim sandıklarının açılma saati
gelmişti.
Tayyip-Ahmet ikilisi başta olmak üzere
hepsinin kalbi patır kütür atıyordu çünkü 7
Haziran yenilgisisonrasında bu onlar
açısından son şans idi.
Ya batacaklar ya çıkacaklardı.
Battıkları, yani sandıktan 7
Haziran benzeri bir sonuç çıktığı takdirde iş
kötüydü.
Ama bir mucize gerçekleşip çıktıkları takdirde her şey yeniden
başlayacak ve kaldıkları yerden devam edeceklerdi…
İlk gelen sonuçlar olumluydu ama bu durum korkuyu yenmelerine
yetmiyordu. Bekledikçe, sonraki sonuçları gördükçe sevinçleri
artmaya başladı.
Şimdi bir tereddütleri vardı.
Anayasayı referandumla değiştirmek için gerekli
olan 330 kelle sayısına ulaşmaları acaba
mümkün olacak mıydı!
Son ana kadar dualar ederek bunu beklediler ama olmadı.
Kelle adedinde 13 eksikleri vardı.
Yine de mucize gerçekleşti ve hiç ummadıkları yüzde 49’la
çıktılar! İşin tek eksiği 330’u bulamamak olmuştu.
“Nasıl olsa güç bizde. Ya transfer yaparız, ya da HDP veya
MHP’yi kafakola alırız, çaresini buluruz” dediler.
* * *
Şimdi yapmaları gereken çok önemli bir iş var! Daha ilk günden
aynı sakızı çiğnemeye başlamak gerekiyordu ve ilk adımları hemen
attılar:
Anayasayı değiştirmek!
Saray ve hükümet çevreleri aynı sözleri yine söylemeye başladı:
“Millet yeni bir anayasa bekliyor. 1 Kasım sonuçlarının
verdiği en önemli mesaj budur.”
“Milletimize sorulup karar verilecektir.”