Sevgili okurlarım, Türkiye cadı kazanı
gibi kaynıyor. Karşımızda hiçbir gün olumlu, toplumu
mutlu eden bir tek haber yok.
Kitleler güne gergin, sinirleri bozulmuş olarak ve birilerine
küfrederek başlıyor.
Toplum hem silahlandı, hem bölündü.
Herkes karşı tarafı düşman olarak
görüyor.
Buna medya, özellikle de iktidar medyası
dahil.
Gençlerin bütün derdi kapağı yurt dışına atıp oralarda iş güç
sahibi olabilmek. Bunu düşünenlere eskiden çok kızar ve
eleştirirdim, şimdi hak veriyorum.
* * *
Neredeyse her gün yeni bir terör olayına tanık oluyoruz.
Bombalar patlıyor, kurşunlar havada vızıldıyor, insanlar
öldürülüyor.
Kimsenin can güvenliği yok.
Ekonomi çuvallamış, yerlerde sürünüyor.
İşçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi, bütün kesimler kan
ağlıyor.
Siyaset gergin…
* * *
İşte böyle bir ortamda biz başkanlık sistemiyle ve bunu
getirecek olan anayasa değişikliği ile uğraşıyoruz.
Diktatörlük bir ülkeye nasıl ve hangi aşamalardan geçerek
getirilir, şimdi onu ibretle izliyoruz!
Meclis'te olduğu gibi toplumda da kavga dövüş var.
Herkes gerilmiş, birbirine hakaretler savuruyor ve tehdit ediyor.
Hele sosyal medyada ana avrat sövüyor.
* * *
İktidarın bütün amacı toplumdaki bu utanç
tablosunu hiç değilse bir süre unutturmak, sonrasında
ise tek adamyönetimini getirip Türkiye
Cumhuriyeti'nde var olan bütün yetkileri eline geçirmek…
Adına baskı rejimi, diktatörlük denilen
nesne işte bu…
Ve şimdi bunu yaşıyoruz.
Meclis'te her gün kavga dövüş var.
Peki ya AKP-MHP ikilisi başarılı olamaz,
gerekli olan 330oyu bulamaz ve bu anayasaya
değişikliği Meclis'ten geçmezse ne olacak?