Sevgili okurlarım, AKP iktidarının uğradığı yenilgiler birbirini
izliyor.
Örneğin 16 Nisan referandumu bunlar için en büyük yenilgidir.
Tamam, yüzde 51'i buldular ama işlerine yaramadı. Bundan sonra da
yaramayacak.
Üstelik benzer oyunlara yine başvurdular. Sandıklardan (sayısı
açıklanmayan) yüz binlerce mühürsüz ve damgasız oy çıktı. Bunlar
ilgili yasalar uyarınca referandumun iptal edilmesini
gerektiriyordu ama Yandaş Seçim Kurulu (YSK) bütün iptal
istemlerini reddetti.
Belli ki daha önceden hazırlık yapılmıştı.
Böyle bir durumda sandıktan çıkan hayır oyları yüzde 50'yi
geçseydi, AKP sonuca itiraz edecek, bu durum oylamanın iptali için
gerekçe olacak ve sonuç Yandaş Seçim Kurulu (YSK) tarafından bu
doğrultuda alınacaktı.
Dolayısıyla hiç kuşkunuz olmasın, o damgasız ve mühürsüz zarflar
daha önceden ayarlanmıştı.
YSK'nın kararı, alınan sonuca göre değişecekti!
Neyse yani, bunca baskıya, kullanılan sonsuz devlet olanaklarına
karşın iktidarın almayı başardığı (!) yüzde 51, AKP ile birlikte
Devlet Bahçeli isimli genel başkanın da kesin yenilgisi, hatta
hezimetidir.
* * *
İkinci ağır hezimete önceki gün uğradılar. AB topluluğu bunlara
güzel bir ders verdi…
Ve ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti denetim altına alındı.
Hepimizi yıllarca kandıran, saf vatandaşları “Avrupa ülkelerine
vize kalkıyor. Hazırla bavulunu, koy cebine biletini, ver elini
Avrupa” diye uyutan AKP iktidarı şimdi onulmaz bir yara aldı.
Gerek Hürriyet'te ve gerekse SÖZCÜ'de bu konuda yüzlerce yazı
yazdım ve bizi AB'ye hiçbir zaman almayacaklarını savundum.
Böyle bir şey asla mümkün değildi.
Nüfusu 70-80 milyona dayanan ve insanların çoğunun ülkeden kaçmak
için fırsat aradığı bir ülkeyi içlerine almak, kendi başlarına bela
açmak, ya da kendi ayaklarına kurşun sıkmak demekti.
* * *
Oysa AKP hükümetleri bizi ne güzel hayallerle yaşatmışlardı! 2004
yılında AB'den müzakere tarihi almayı başardıklarında, Türkiye'ye
dönüşlerinde Kızılay'da görkemli kürsüler kurulmuş, Tayyip
Erdoğan-Abdullah Gül ikilisi güpegündüz atılan havai fişeklerin
gölgesinde neler demişlerdi!..
Türkiye bu büyük başarı sayesinde artık köşeyi dönecek, AB'nin
paracıkları bize oluk gibi akacak, beleş tarafından milyarlarca
Euro gelecekti!
Bütün entel-liboş-yandaş takımı ayağa kalkmış, iktidara alkış
tutuyordu!
* * *
Aradan geçen 13 yıl içerisinde ülkemizde olanları hep birlikte
izledik ve izliyoruz…
AKP iktidarı giderek diktatörlüğe yöneliyordu. Kendilerinden başka
hiç kimsenin ses verme, konuşma, toplantı yapma özgürlüğü
yoktu.
Fikir ve ifade özgürlüğü yok edildi.
Kendi adamlarını doldurup yargıyı ele geçirdiler, adaleti
mahvettiler.
Medyanın büyük çoğunluğunu parayla satın alıp devşirdiler.
Onlar için artık sadece “Milletin a'sına koyan” büyük ve yandaş
işadamlarına köşe döndürmek vardı.
Bütün hak ve özgürlükler kısıtlandı.
Din ticareti ve din sömürüsü yoluyla oy toplamaya kalkıştılar.
Ekonomi batık duruma, borçlar dayanılmaz noktaya geldi.
Şimdi işin kolayını buldular, ülkeyi OHAL ile yönetiyorlar.
Dış politikaları iflas etti. Bütün komşularımızla, ABD ve Rusya
dahil neredeyse bütün ülkelerle papaz oldular!
Yıllardır iktidar koltuklarında oturuyorlardı ama devlet
yönetiminden haberleri yoktu.
* * *
Oysa AB'nin olmazsa olmaz ilkeleri vardı. (Doğrudur veya yanlıştır,
o tartışmaya girmiyorum.)
Adamlar bizim hacı fışfışları yüzlerce kez uyardı. Ama öncelik
sırası demokrasi, insan hakları, fikir ve ifade özgürlüğü idi.
Bizimkilerin kafasında ise bu kavramların hiçbir yeri yoktu. İşleri
güçleri milleti bölmek, sağa sola posta koymak, bağırıp çağırmak,
“Eyy AB, biz sana da gösteririz haa, seni yıkarız, mahvederiz” diye
nutuk atmaktı.
Bir yanda bunu yaparken öbür yanda ellerini açmış, AB'den para
gelmesini bekler olmuşlardı…
Ve önceki gün AB tarafından denetim altına alındık!
* * *
Bu karardan sonra söyledikleri şu sözlere bakar mısınız!
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü: “Bu karar Türkiye düşmanı çevrelerin
siyasi operasyonudur, kınıyoruz.”
AB Bakanı Ömer Çelik: “Türkiye'de tek adamlık rejimi yoktur. Tek
yönlü kara propaganda.”
Başbakan Binali Yıldırım: “İslam korkusunun ve Türkiye
karşıtlığının AB'ye yansıması.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu: “Bu karar başta FETÖ olmak üzere
terör örgütlerine hizmet edecektir.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: “Bu karar siyasidir,
tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir karar almış olsunlar, bizi
bağlamaz.”
Onlar konuşur da, AKP-MHP koalisyonunun küçük ortağı, iktidarın
bastonu Bay Devlet Bahçeli durur mu! O da bir şeyler söylemek
zorundaydı! “Avrupa'nın hastalıklı bakış açısının son belirtisidir.
Bu kararın Avrupa'ya faturası ağır olacaktır. MHP hükümetin aldığı
bütün kararları destekleyecektir.”
İşte size böylesine önemli bir karar sonrasında bu şahısların
ağzından çıkan düzeyli (!) sözler.
* * *