Sevgili okurlarım, dün yaşanan olay bir
ilk olarak sadece basın tarihine değil,
Türkiye’nin de tarihine geçecektir.
Ayrıntılarını ve işin özünü bugün SÖZCÜ’de
okuyacaksınız.
Sayıları iki’yi geçmeyen
tetikçiler daha önceden piyasaya sürülmüş ve
olayın altyapısını hazırlama görevini
üstlenmişlerdi.
Her gün bıkıp usanmadan aynı şeyleri yazdılar.
Kendi televizyon kanallarında da her gün söylemişler ama o
yayınları ne yazık ki (!) izleme olanağım yoktu.
★★★
Kendilerini savcı, hakim ve mahkemenin yerine koyup ahkâm
kesiyorlardı:
– Kahraman savcılarımız günde üç saat uyuyup SÖZCÜ için
uğraşıyorlar.
– SÖZCÜ kapatılacak ve başına
kayyum atanacak.
Ne olacağını, yargının ne gibi
kararlar alacağını kendilerine göre bildiriyorlardı!
Bizim iddianameyi hazırlayan savcılarımızdan her seferinde
özellikle “Kahraman savcılarımız” diye söz
etmeleri gerçekten ilginçti…
Adalet Bakanlığı veya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı onları
uyarmadı… Uyardıysa da takmadılar!
Hiçbir makam “Hakim ve savcı sadece görevini yapar, adalet
dağıtır. Adalette ‘Kahramanlık’ olmaz. Bu tanımı lütfen bir daha
kullanmayın, yargıyı yıpratıyor ve zan altında
bırakıyorsunuz…”
Demedi, diyemedi.