Sevgili okurlarım, e-posta, faks ve mektup
yoluyla sizlerden her gün çok sayıda ileti alırım. Ancak bunların
hemen hiçbirine yanıt vermem mümkün olmaz…
Çünkü bunu yapacak zamana ne yazık ki sahip
değilim.
Bu benim eksiğimdir ve rahatsızlığını
her zaman hissederim. Bütün yazanlardan özür dilerim.
Bu iletilerin bir bölümünü ileride yazmak için ayırırım ama araya
başka güncel olaylar girer ve ne yazık ki kullanamam.
Bugün size birkaç gün önce aldığım iki mektubu üzerlerinde hiçbir
yorum yapmadan sunuyorum. Okurlarımın ismini açıklamıyorum zira
başlarına iş açılabilir.
Toplum olarak öylesine bir baskı ortamında
yaşıyoruz ki, her an her şey olabilir.
İlk mektubu yazan okurum ilahiyatçı:
* * *
“Sayın Emin Çölaşan, AKP’nin Türkiye genelinde iki türlü
destekçisi ve seçmeni var. Birinci tip, AKP’den nemalanan
(rant ve gelir elde eden) ve zenginliğini bu partiye borçlu
olan bir kitle.
Bu kitlenin sayısı çok
olmamakla birlikte büyük bir kısmı medya patronları, iş adamları ve
çeşitli alanlarda faaliyet gösteren müteahhitler ve büyük
patronlardan oluşuyor.
Bunlar stabil bir taban
değil, güce tapan insanlar. Kim güçlü ise ona yanaşıp
hizmetini görenler. Yarın seçim yapılsın, iktidara gelecek bir
başka partinin hizmetkârı olurlar. Bunları siz mutlaka benden
daha iyi biliyorsunuz.