“Sevgili kardeşim Ekrem İmamoğlu, bu mektupta
sana “Sevgili Ekrem” diye hitap edeceğim. Sakın kızma, “Bu
ne samimiyet” falan deme!
31 Mart seçimleri öncesinde bizim Ankara bürosunu ziyaret ettiğinde
tanışmıştık. Seni hepimiz ilk kez görüyorduk. Uzun uzun konuştuk ve
arkandan biraz dedikodunu yaptık!
Düzgün bir insan olduğun hemen belli oluyordu ama seni her nedense
biraz ‘Sessiz ve pasif’ biri olarak görmüştük. Hatta ben “Yaa
kimsenin tanımadığı bu adam İstanbul’u zaten kazanamaz da,
kazanırsa ezerler” demiştim!.. Yanılmışım.
İşin kolay değildi, karşında hem devlet, hem de Binali Yıldırım
vardı.
Ama sonra Binali Yıldırım fos çıktı, sen çok ciddi çalıştın ve
bileğinin hakkıyla aldın.
Bence bu büyük bir mucize idi. İlk seçimi iptal ettirmelerine
rağmen ikinciyi 806 bin oy farkıyla kazandın.
Bu mucize birinci sırada senin kişisel eserindi.
★★★
Sevgili Ekrem, bu adamlar bundan sonra seni de görevden alıp
yerine kayyum atamanın peşinde olacaklar… Çünkü yenilgiyi aradan
aylar geçtiği halde hazmetmeleri mümkün olmadı.
Kolay değil, sen onların elinden en büyük “Hazineyi” almış
oldun.
Ancak bu iktidara karşı hiçbir açık vermemen gerekiyor.
Sanırım iki kez kısa Bodrum tatili yaptın, senin bu masum hakkını
bile Recep Bey dahil dillerine doladılar.
Bundan sonra bir süre, sakın ola ki tatil falan yapmayasın!
★★★
İkinci söylemek istediğim husus, üst düzey adamlarını seçerken
onların geçmişini çok iyi incele. Mutlaka yapıyorsundur da ben yine
söylemiş olayım.
Senin herhangi bir açığını bulamayanlar, getirdiğin adamlar
üzerinden saldırıp seni yıpratmaya kalkışacaktır.
Göreve geçmişi temiz insanları
getir.
En ufak bir kuşkun olduğu takdirde “Bunlar bana yakın
arkadaşlardır, onları biraz olsun koruyup kollamak gerekir”
deme.
Bazı partilileri kırmak ve parti içinde yıpranmak pahasına bile
olsa, doğru yoldan asla ayrılma.
Yeni atadığın üst düzey ekibinin maaşlarına da özellikle çok dikkat
etmelisin.
Onlara çift maaş, ek ödeme vesaire verme, avanta sağlama.
★★★