Sevgili okurlarım, gün geçmiyor ki Türkiye yeni
bir “Belediye yolsuzluğu” ile yüz yüze
gelmesin.
31 Mart yerel seçimleri yapıldı. (İstanbul’da 23 Haziran.)
İşsizlerin sayısı milyonlara ulaşmıştı. Halk işsizdi, fiyatlar
zıplamıştı, toplum AKP’den yakınıyordu.
İktidar önceki seçimlerde bir sürü belediye kazanmıştı.
Hep orada kalacaklarını, bütün belediyelerin sonsuza kadar emrinde
kalacağını düşlüyordu…
“Her şey bize helâldir (!)” diyordu.
Üstelik ellerinde muhteşem bir güvence vardı:
“Devlet ve hükümet nasıl olsa bizim elimizde. Ne yaparsak
yapalım hakkımızda soruşturma açılmaz…”
★★★
Aslında bir yerde hakları vardı!..
Yapılanları hiçbir makam umursamıyor, tam tersine kendi
belediyelerine gaz veriyordu. Soruşturma açıldığı, hesap sorulduğu
falan yoktu.
Kamunun, milletin paralarını yıllar boyunca har vurup harman
savurdular.
Başında oldukları belediyeleri çok büyük borçlara soktular.
Eşi dostu, akrabalarını, yeteneksiz ve niteliksiz partilileri bol
maaşlarla kendi belediyelerine doldurdular.
İhale ve alımları kendi partili yandaşlarına, ya da akrabalarına
verip işi bitirdiler!
★★★
Üzerlerine ne olursa olsun müfettiş gönderilmiyor, hesapları
incelenmiyordu.
Gerçi orada bir Sayıştay vardı…
Sayıştay denetçileri belediyeleri inceliyor, buldukları bol kepçe
yolsuzlukları birer birer ortaya çıkarıyordu.
Sayıştay devletin Meclis adına görev yapan anayasal kuruluşu…
Görevi belediyeler dahil bütün kamu kurumlarının hesaplarını
inceleyip yapılan işleri denetlemek, yolsuzluk, kanunsuzluk ve
israf olup olmadığını saptamak.
★★★