Sevgili okuyucularım bir ülke düşünün ki, sınırlarını korumaktan acizdir… Ya da sınırlarını kendisini yıkmak için çaba harcayanİslamcı ve Kürtçü terör örgütlerine açmıştır.
Özellikle Suriye ve Irak sınırlarımızı kastediyorum.
Buraları yolgeçen hanı olmuş, isteyen istediği gibi geçiyor…
Sınırlarına egemen olamayan bir ülke, kendi vatandaşının can ve mal güvenliğini ve asayişi nasıl koruyacaktır?
Bugün size günümüz Türkçesi’ne uyarlayarak -çok özetle- bir belge açıklıyorum. Güney sınırlarımız taaa 1923 yılında bile Meclis’te tartışma konusu olmuştu.
(Daha ayrıntılı bilgi için TBMM tarafından yayınlanan Parlamento Tarihi isimli kitabın ikinci cildine bakabilirsiniz.)
* * *
Niyazi Bey (Mersin): “Bu güney sınırımız gayri tabiidir. Gayri millidir. Gayri iktisadi ve gayri coğrafidir. Bu sınır her iki tarafın asayişi açısından tehlikelidir. Bilerek söylüyorum, bir aile, bir kabile ikiye bölünmüştür. Bakarsınız bir kardeş hattın güneyinde, bir kardeş kuzeyinde. Efendiler bu iş öyle bir zarar veriyor ki, anlatamam…”
Büyük şairimiz Yahya Kemal Beyatlı (Urfa) söz alıyor: “Suriye’nin Rum ve Ermenileri burunlarını daima Doğu meselesine sokarlar. Derler ki o sahada oturanlar Suriye ırkına mensuptur. Hayır efendiler, doğrudan doğruya Türk ve Kürt milletine mensupturlar. Anavatana katılmak isteyen bir ırktır.