Sevgili okurlarım, Kıbrıs Barış Harekatı’nda
uçaklarımız Baf limanı önlerinde yanlışlıkla kendi savaş
gemilerimizi bombalamış, o saldırılarda Kocatepe
batmış, Adatepe ve Mareşal Çakmak
muhripleri ise ağır yaralar alarak Mersin’e doğru kaçmak zorunda
kalmıştı.
Dün bu konuda gemilerimizi bombalayan pilotlardan biri olan
Zeki Kılıç’ın sözlerine yer vermiştim. Denizcileri
suçluyordu. Bugün sıra bir denizcide, olay sırasında bombalanan
Adatepe muhribinin ikinci komutanı Yarbay
Mehmet Kolburan’da.
Şimdi olayı Kolburan’ın ağzından dinleyelim:
“Kıbrıs harekatında Adatepe muhribi ikinci komutanıydım.
Gemi komutanımız Albay Rızanur Öncü. 15 Temmuz günü Yunan
cuntasının Makarios’u devirdiğini öğrendiğimizde Marmaris’te idik.
Gelen emirle hemen Mersin’e doğru yola çıktık ve savaş eğitimi
yapmaya başladık. Bazı arkadaşlarımız ‘Son anda yine geri döneriz’
diyordu!
19 Temmuz sabahı çıkarma gemilerimiz
asker ve cephane yüklü olarak Mersin’den açılmaya başladı. Çok
muhteşem ve göz yaşartıcı bir manzaraydı. Bunu görmeyene anlatmak
mümkün değildir. Limandaki bütün gemilerin telsizlerine el kondu.
Konvoyumuzu beş gemi koruyoruz. Mareşal Çakmak, Adatepe, Tınaztepe,
Kocatepe ve İzmit muhripleri…
Biz Adatepe
olarak konvoyun en arkasındayız. 20 Temmuz sabahı gün ağarırken
çıkarma başladı. Girne kalesinin tam karşısında vaziyet aldık,
kaleden bize ateş açılınca biz de kaleye ateşe
başladık…
Bu arada limandan çıkan bir Rum
hücumbotu üzerimize gelmeye başladı. Bizim o anda beliren uçağımız
buna bir tek bomba salladı. Bombanın yarattığı su kümbeti yok
olunca bir baktık ki, hücumbot ortada yok! Bu manzarayı görünce
‘Helal olsun pilotumuza’ dedik…
* * *
Askerimiz kıyıya çıkıyordu. Çıktıkları yerin yakınında
bir ev vardı, beş on dakika sonra oraya (karargah yapılan
eve) Türk bayrağını çektiler, bu iş oldu dedik…
(İlk çıkan birliğin komutanı Albay İbrahim Karaoğlanoğlu’nun şehit
düştüğü ev.)
21 Temmuz sabahı (harekatın ikinci günü)
bize bir emir geldi: Dokuz muhrip tarafından korunan bir
Yunan askeri konvoyunun Rodos’tan hareket edip Kıbrıs’a yaklaştığı
tespit edilmiştir. Bu konvoyu karşılayıp durdurmak üzere Kocatepe,
Adatepe ve Mareşal Çakmak muhripleriyle derhal Baf yönüne gidip
bunları batırın…
Girne’den Baf’a doğru
Kıbrıs’ın kuzey sahilini izleyerek yola çıktık. Emirde ayrıca Baf
yönüne giderken sahildeki muhtemel hedefleri de bombalayın
deniliyordu. Sahilde bir radar istasyonu vardı. Kıbrıs’ı alırsak bu
radar işimize yarar diye onu bombalamadık…
O
sırada bizim bir uçağımız düşmüş. Mareşal Çakmak denizde parlayan
bir şey görüyor. Bize telsizle dediler ki bizi koruyun, o
parıltının olduğu yere gidip bakacağız. Gerçekten de düşen bizim
pilotumuzmuş. Sal otomatik olarak açılmış ve denizde yüzüyor. Gidip
o pilotu kurtardılar. Sonradan o pilot da bizimle beraber
bombalandı!..
Sonra bir emir daha geldi:
Uçaklarımız (Baf’a yaklaşan) Yunan konvoyunu
bombalayacak, siz o bölgenin içine girmeyin. Bizim uçaklar konvoyu
bombalayacağı için biz oralarda dolaşıyoruz, Türkiye sahiline doğru
inip çıkıyoruz. Yani Baf önlerine gitmiyoruz artık. Bizim
geminin savaş harekat merkezi de Anadolu üzerinden
gelen uçakları bize bildiriyor. Bir süre sonra harekat merkezi
‘Uçaklar döndüler, bize yaklaşıyorlar’ demeye başladı. Biz neden
böyle yaptıklarını düşünürken birdenbire Kocatepe’nin telsizinden
‘Uçak hücumu, uçak hücumu’ diye sesler duyduk…
Tam o sırada Kocatepe’nin sesi kesildi ve birkaç saniye
sonra bir gümbürtü de bizim Adatepe’de koptu…