Sevgili okurlarım, Türkiye bu iktidar sayesinde bir kara mizah
ülkesine dönüşmüş durumda.
Son büyüme rakamları resmen açıklandı.
Bu yılın üçüncü çeyreğinde Türk ekonomisi yüzde 1.8 küçülmüş ama
aynı zamanda kağıt üzerinde yüzde 19 büyümüşüz!
Bunun nasıl olduğunu hiç araştırmayın, sormayın… Zira bu rakamları
açıklayanlar da bilmiyor.
Amaç vatandaşın kafasını karıştırıp “Aaaa, meğer biz büyüyormuşuz”
dedirtmek.
Ekonomi durmuş, işsizlik yüzde 11'i geçmiş, herkesin hali
perişan…
Bütün kesimler kan ağlıyor. Hele de esnaf ve emekliler…
Yatırım yok.
Bütün yatırımlar konut ve inşaat sektörüne yapılıyor.
* * *
Bizim Salim Taşçı Türkiye'nin en önde gelen emlak uzmanlarından
biridir. Geçen gün sordum işlerin nasıl gittiğini… Yanıtı
ilginçti:
“Sektör felaket. Türkiye'de sadece tuğla ekonomisi uygulanıyor.
Yatırımlar taşa, toprağa, lüks ve yüksek konutlara, AVM'lere
gidiyor. Her atılan temelde kamu arazileri üzerinden elde edilen
korkunç bir rant var. Bu süreç çökmeye mahkûmdur…”
* * *
Mutlu haberler birbirini izliyor. Son olarak önceki gün yapılan
resmi açıklama ilginçti!
“Yapılan yeni hesap düzenlemesiyle birlikte kişi başına düşen milli
gelir 9.130 dolardan 11.014 dolara yükseldi!”
Nasıl olduğunu anlayan veya açıklayan yok. Kağıt üzerinde yapılan
rakam oynamaları…
Maksat propaganda olsun, vatandaşın ağzına bir parmak bal
çalınsın.
Şimdi herkes kişi başı bu artışı koysun cebine, payına düşen
yaklaşık iki bin dolarını güle güle harcasın!
* * *
Koskoca devlet ne durumlara düşmüş, neler yapıyor, vatandaşını
nasıl kandırmaya kalkışıyor.
Ne sihirdir ne keramet yöntemiyle gelirimiz bir anda artış
gösteriyor.
Öyle bir artış ortalıkta yok ama olsun varsın…
Madem hükümetimiz öyle uygun gördü, bize de kabul etmek, parayı
güle güle harcayıp iktidarımıza dua etmek düşer!
MEHMET TÜRKER'İN KİTABI
Sözcü yazarı arkadaşım Mehmet Türker'in yazılarını, öteki
arkadaşlarım gibi her sabah zevkle okurum.
Bazen mizah yapar güldürür, bazen düşündürür…
Ama en güzel ve ilginç konuları gündemden özenle seçip yazılarını
hepimize okutur.
Mehmet, Atatürk'ün aydın izinden yürüyen bir arkadaşım.
Olması gerektiği gibi keskin bir muhalif…
Hele bu dönemdeki çizgisi ve yazıları dört dörtlük.
* * *
Hemen her gazete yazısının ömrü 24 saattir! Okuyucu yazıyı okur,
beğenir veya beğenmez ama her zaman olmasa
bile ertesi gün unutur gider.
Her köşe yazarının emekle, alın teri ve göz nuru ile yazdığı köşe
yazısı da normal koşullarda (gazete ile birlikte) çöpe gider!
Her zaman savunmuş ve bütün arkadaşlarıma söylemişimdir:
Eğer mümkünse köşe yazıları kitap yapılmalıdır…
Zira kitap bir eve girince, o yazıların artık çöpe gitme tehlikesi
kalmaz!
Yani köşe yazılarını bekleyen tehlike kitap için geçerli
değildir!
* * *
Mehmet Türker çok olumlu bir şey yapmış, kendi köşe yazılarını
derleyip kitap haline getirmiş.
“Yazık Ettiler
Güzelim Ülkeye!” (Toker Yayınları.)
Kitap özellikle bu yılın yazılarından oluşuyor…
Son bir yıl içerisinde ülkemizin yaşadıkları ve başımıza
gelenler…
Yapılan uyarılar, hatalar, yanlışlar ve hatta ihanetler.
Gazetecinin görevi yaşananları yazmak, eleştirmek ve ülkeyi
yönetenleri uyarmaktır ama kim takar!
Karşımızda kendisini dev aynasında gören ve ülkemizi bu durumlara
düşüren bir iktidar var.
Mehmet bu kitabıyla çok güzel bir iş yapmış, uyarmış, pislikleri
ısrarla yazmış ama kime ne!..
Okumanızı öneriyorum zira belleğiniz tazelenecek.
Ellerine sağlık diyorum.
VATANDAŞ UYARIYOR, POLİSİN GÜVENLİĞİ…
Dün bir okurumdan gelen mektubu size aynen iletiyorum. Haklı bir
uyarı…
İznini almadığım için ismini vermiyorum:
“Emin Bey selamlar, Allah size yazma ve halkımızı aydınlatma gücü
versin. Size bir konuda görüşümü bildirmek istiyorum.
Yıllardır İstanbul'da yaşıyorum ve şunu söylemek istiyorum. Görev
yapan polislerimizi, onların toplanma noktalarını ve görev
yerlerindeki davranışlarını her zaman gözlemliyorum.
Üzülerek belirtmek isterim ki bizlerin güvenliğini sağlayan
polislerimiz kendi güvenliklerini sağlayamıyor. Son olayda olduğu
gibi birkaç otobüs dolusu emniyet görevlilerini her aracın ve her
kişinin rahatça ulaşabileceği bir noktada toplamak ve onları açık
hedef haline getirmek acaba hangi zihinden çıkmaktadır?