Sevgili okurlarım, bir şahıs düşünün ki,
devletin en yüksek makamlarında yer almış ve yıllarca görev
yapmış…
Milletvekili, Bakan, Başbakan ve en sonunda Meclis Başkanı…
Sonra Recep Bey, bu en yakın adamına önemli bir
görev veriyor:
“Seni İstanbul’a Büyükşehir adayı
göstereceğim!”
En yakın adamı bu öneriyi düşündü mü,
içinden ne dedi, nasıl razı oldu, onu bilmemiz mümkün değil.
Ama sonuçta “Evet” dedi.
Bence bir miktar düşünürken tereddüt içindeydi ve kendi kendine
şöyle diyordu:
“Yav ben bu makamlara ulaşmış bir adamım. Bu önemli
görevlerden sonra İstanbul’a gitmek beni keser mi!..”
Ama ikna edildi.
Baskı altına alındı:
“İstanbul Büyükşehir bizim için her şeyden daha önemli.
Orası bizim hazinemiz. Karışanı görüşeni yok. Emrinde trilyonlarca
lira para olacak ve istediğin gibi kullanacaksın. 31 Mart seçimini
İstanbul’da kazanacağımız kesin. Yani işin hiçbir riski
yok.”
Sordu:
“Acaba kaybetme
riskimiz olur mu?”
“Ne kaybetmesi abi,
İstanbul’u sen hepimizden daha iyi bilirsin… Yüzde yüz
garantili.”
Ve adaylığı açıklandı.
Partisi, İstanbul’u çantada keklik olarak
görüyordu.
★★★
Karşısına çıkarılan adayın ismi Ekrem İmamoğlu
idi.
Bir ilçe belediye başkanı. Çok kimse tarafından tanınmaz,
bilinmezdi.
Tanıyanların anlattığına göre yumuşak başlı, efendi bir adamdı.
Öyle cazgırlığı falan yoktu, geçmişi de temizdi. Herhangi bir
hırsızlığa yolsuzluğa bulaşmamıştı.
Ancak inatçı ve mücadeleci bir adamdı. İlkelerinden ödün vermez,
başını eğmez, haksızlıklara karşı yılmadan mücadele ederdi.
O yumuşak ve ağır başlı görüntünün ardında sert bir kaya yattığını
o sırada pek kimse bilmiyordu.
Zaten toplumun bir kesimi de sorgulamaya başlamıştı:
“Nereden bulup çıkardılar bu adamı yaaa!..”
İstanbul seçiminde yenilgiye uğrandığı takdirde bütün oklar onu
aday gösteren Kılıçdaroğlu’na yönelecek ve
“İstifa et, yeter atık. İstanbul’a aday gösterdiğin adam
hezimete uğradı” feryatları ortalığı kaplayacaktı.
★★★
Rakibi güçlüydü, Seçim kampanyası boyunca arkasına doğal olarak
devlet gücünü de almıştı.
Üstelik Recep Bey de işi gücü bırakmış,
Binali Yıldırım İstanbul’u alsın diye elinden
geleni ardına koymuyor, seçim öncesinde bir günde beş-altı İstanbul
mitingi düzenliyordu.
Bindirilmiş kıtalar harika idi! Kalabalık iyi, coşku iyi…
Büyük devlet adamı Binali Bey kesinlikle kazanmaya
doğru gidiyordu!
İstanbul kalesi, İstanbul’un hazinesi doğal sahiplerinde
kalacaktı!
Hepsi emindi.
★★★