Sevgili okuyucularım, 7 Haziran seçimleri
sonrasında Türkiye’de kan gövdeyi götürüyor.
Her gün insanlar saldırıya uğruyor, öldürülüyor.
Sadece şu son bir hafta içerisinde asker, polis, sivil tam
43 kişi öldürüldü. Bu rakama Suruç’ta ölenler
dahil değil.
Üstelik saldırıya uğramayan bina ve tesis neredeyse kalmadı! Parti
binaları, karakollar, kışlalar, iş yerleri, araçlar ve konutlar
sürekli saldırı altında.
Dün Diyarbakır-Muş karayolundaki bir köprü havaya uçuruldu,
doğalgaz hattı patlatıldı. Saymakla bitmiyor.
PKK klasik terör yöntemlerini uyguluyor.
IŞİD ise fırsat buldukça bomba patlatıp
sivilleri öldürüyor.
Ben korkuyorum, IŞİD eylemleri büyük
kentlere taşınır ve insanların topluca bulunduğu yerler
bombalanırsa diye…
Herkes korkuyor.
* * *
Seçim henüz yapılmamıştı. Doğu’da -hem de terör bölgesi olmayan-
bir ilçede askerliğini yedek subay olarak yapan ve terhis edilen
babayiğit bir gençle karşılaştık. Anlattığı olaylar vahimdi:
“İlçemizde tugay var. Personelin kışla dışına çıkması
yasaktı. Zaten ilçenin bir tek ana caddesi ve bu cadde boyunca
dükkanlar var. Birkaç gün dışarıya beş altı kişilik gruplar halinde
çıkmamıza izin verildi. Zaten çıkan arkadaşlara ilçe halkı ters
bakıyordu. Üniformalı çıkış zaten yasaktı da, sivil olanların bile
asker olduğunu hemen anlıyor ve laf atıyorlardı.
Komutanlarımız bir askerin başına iş gelirse diye
korkuyordu. Bir olay olmadı ama can güvenliğimizin sıfır olduğunu
biliyorduk.