Sevgili okurlarım, karşımıza her gün aynı sözcük çıkıyor…
Saray!
Saray'da yapılan çalışmaya göre…
Saray bu konuda kararını verdi…
Saray şimdi ne diyecek…
Saray istedi, oldu…
Her yerde ve her alanda, başımızın tam üzerinde Saray var.
1.100 odalı, onlarca salonu olan dev bir yapı.
İçine girip şöyle bir göz atmak kesinlikle söz konusu değil. Kapıları keskin yandaşlar dışında kalan 85 milyon vatandaşımıza kapalı.
Dış nizamiyelerde otomatik silahlı korumalar, akrep adıyla bilinen zırhlı araçlar ve çok sayıda elektronik önlem var.
İçeride ve beyefendinin yanı başında görevli korumaların ve zırhlı makam araçlarının haddi hesabı yok.
Geçmişe laf ederken sürekli gündeme getirdikleri eski cumhurbaşkanlarını düşünüyorum…
Çankaya halka açıktı.
Bahçesi adeta bir park gibiydi.
İçinde bir Atatürk köşkü vardı, insanlarımız gidip gezerdi.
Şimdi hepsi yok edildi.
Üstelik Çankaya Köşkü'nün şimdi ne olduğu, kimlere hizmet verdiği de bilinmiyor.
Orası kimin ofisi oldu, kimler çalışıyor, ya da birilerine konut olarak mı tahsis edildi, hiçbir şey belli değil.
Yine gelelim şimdiki halka kapalı Saray'a…
Orası apayrı bir dünya…
Millete kapalı bir meçhuller diyarı!
İktidara geldiklerinde ilk işleri bu görkemli Saray'la birlikte çevresini de yaptırmak oldu.
Müteahhit olarak Rönesans isimli bir şirket buldular. Saray bitince bu müteahhit şirkete gökten zembille işler yağmaya başladı.
Evet, esrarengiz bir yapı.
Mimari açıdan söylemiyorum, kapalı bir dünya.
Böyle bir lüks, israf, böyle bir şatafat Osmanlı saraylarında bile yoktu.
Saray'da kaç kişi çalışıyor?
Binlerce!
Ne iş yapar bunlar?..Çalışanların kaçı beyefendinin danışmanı, kaç kişi başka işler yapıyor?
Kaç mutfak, kaç yemek salonu, kaç personel var?
Birkaç gün önce Sayıştay'ın raporları ortaya çıktı.
Sayıştay'ı kutluyorum, denetçileri Saray'ın hesaplarına girip incelemişler.
Maaş vesaire gibi ödemeler hariç, harcanan paraların başı yok sonu yok.
Şimdi öğrendik ki orada hastane bile kurulmuş.