Sevgili okuyucularım, Suriye olayı
Türkiye’yi yıllardır yöneten siyasi iktidarı ve onun başındakileri
bütün dünyaya rezil etti, yerin dibine batırdı.
910 kilometrelik ortak sınırımız boyunca eskiden Suriye Devleti
vardı. Babasından sonra gelen Beşar
Esad Türkiye’ye dostluk elini uzatmış, terör
ihracından ve düşmanlık sergilemekten elini ayağını çekmişti.
Tayyip kendisinden “Kardeşim
Esad” diye söz eder, onu övmekle bitiremezdi!
Günün birinde Davutoğlu Ahmet diye biri
Türkiye’nin Başbakan’ı oldu.
İsminin önünde Prof. Dr. unvanı taşıyordu ama dünyadan haberi
yoktu. Bir devlet adamında olması gereken niteliklerin hiçbirine
sahip değildi.
Durup dururken başımıza Suriye
belasını açtı, şimdi feleğini şaşırdı, üstesinden bir
türlü gelemiyor.
* * *
Şimdi Ahmet’le ilgili bir örnek vereyim ve
Hürriyet gazetesinde çıkan 22 Temmuz
2006 tarihli yazımdan söz edeyim. Bakınız aynen ne
demişim:
“Başbakan’ın (Tayyip’in) Ahmet
Davutoğlu isimli danışmanı Şam’a gitti. Devlet
Başkanı (Beşar) Esad’la görüşürken Şam
Büyükelçimizi kaş göz işaretleriyle dışarı çıkardı.
Demek ki orada devletten gizli olarak konuşacağı başka
şeyler vardı.
Aynı şahıs daha sonra
Şam’da (terörist) Hamas örgütünün
lideriyle buluştu. Olay açığa çıkınca Dışişleri Bakanı Abdullah
Gül, Başbakanlık ve danışmanın kendisi yalanladılar.
“Böyle bir görüşme olmamıştır” dediler.
Aradan birkaç gün geçti ve Başbakan Erdoğan televizyonda
ağzından kaçırdı:
“Bu görüşme oldu!..”