Sevgili okuyucularım, Türk siyasetinde karşımıza zaman zaman
ilginç birileri çıkar. Onlar bazen parti genel başkanı, bazen
milletvekili veya daha alt düzeyde tiplerdir.
Ne yaptıklarını anlamak mümkün olmaz.
Onlardan biri de Devlet Bahçeli’dir.
Hemen belirteyim, namus açısından son derece temiz bir
siyasetçidir. İsmi bugüne kadar hiçbir kirli ve parasal olaya asla
karışmamıştır.
Kendi halinde, sosyal ilişkileri sıfır düzeyinde olan, evinde kız
kardeşiyle kendi halinde yaşamakta olan biridir.
* * *
Şimdi biraz geçmişe dönelim çünkü bugün olanların tohumları onun
açısından geçmişte ekilmiştir.
Partisinin genel başkanlığına 1997 yılında seçildi.
Yıl 2002… DSP-ANAP-MHP koalisyonu iş başında. Ecevit Başbakan,
Bahçeli Başbakan Yardımcısı.
Seçime bir buçuk yıl vardı. Bahçeli tutturdu “Erken seçim isterim”
diye!.. Aksi takdirde hükümetten çekilecek, üçlü koalisyon
Meclis’te çoğunluğu kaybedip dağılacaktı.
Türkiye 3 Kasım 2002 seçimine böyle, onun kaprisleriyle gitti.
Yeni kurulmuş olan AKP yüzde 34 oy alıp milletvekilliklerinin yüzde
66’sını kazandı ve tek başına iktidar oldu. İktidar ortağı üç
partiden hiçbiri yüzde 10’u geçemedi ve Meclis dışına itildi.
Artık Meclis’te sadece iki parti vardı, AKP ve CHP.
Partisinin Meclis dışında kalmasına neden olan Devlet Bahçeli
görevini sürdürmeye devam etti. Bu hezimeti hiç dert etmemiş,
AKP’yi tek başına iktidara getiren ilk adımını o zaman atmıştı.
Bunları sadece yakın geçmişte neler olduğunu anımsatmak için kısaca
anlatıyorum çünkü balık hafızalı toplum olarak geçmişi hemen
unutuyoruz.
Yıllar sonra yeniden Meclis’e girmeyi başardı. Bu süre içerisinde
dikkat çeken olaylar oluyor, Bahçeli sürekli olarak AKP iktidarına
destek veriyordu. Örneğin desteği ve partisinin Meclis’teki
oylarıyla Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı.