Sevgili okurlarım, gazete dışında rastlaşıp
konuştuğumuz kimselerin sözlerini burada pek yazmam… Çünkü onlar
ayaküstü yapılan kısa ve özel sohbetlerdir.
Ama dün yaşadığım olayı kısaca yazmam gerektiğine inanıyorum.
Bir yüksek yargı kuruluşunun emekli başkanının
sözleri…
Biliyorsunuz, Türkiye’de üç yüksek yargı
kuruluşu var.
Yargıtay, Danıştay ve
Anayasa Mahkemesi.
Hangisinin emekli başkanı olduğunu burada açıklamak istemiyorum,
yakın çevresi zarar görebilir.
Dokunsam ağlayacak durumdaydı.
Önce kendi ismi nedeniyle bazı yakınlarına yapılan haksızlıkları
anlattı… Akıl alacak gibi değildi. Keşke yazabilsem, isimleri
verebilsem!
★★★
Şöyle diyordu:
“İnanın, ülkemizin gidişini düşündüğümde sabahlara kadar
uyku uyumam mümkün olmuyor. Biz yıllarca adaletten bir milim
sapmadan binlerce karar verdik. Ama şimdi olanlara bakınca
şaşırıyorum…”
“Adalet yok mu artık”
diye sordum:
“Adalet sıradan davalarda belki var ama ülkenin genelini
kapsayan siyasi davalarda ne yazık ki kalmadı. Adaletsizlik kamu
kurumlarında başlatılıyor, en üst kurumlara kadar yansıtılıyor.
Hakimler ve savcılar özellikle kritik davalarda baskı altında.
Onlar da insan, fazla direnmeleri mümkün olmuyor. Direnen ya
punduna getirilip meslekten ihraç ediliyor, ya da en hafif ceza
olarak sürgüne gönderiliyor…
Sordum:
“Böyle şeyler sizin zamanınızda olmuyor
muydu?”
“Bazen haksızlıklar, bazı kimseleri
korumalar olsa bile bu düzeyde kesinlikle değildi. Yargımız
bağımsızdı. Biz hakim ve savcılar olarak ne yaptık da ülkemiz bu
durumlara düştü. Bu olanlarda mutlaka bizim de sorumluluğumuz
vardır. Uykusuz gecelerimde hep bunları düşünüyorum…”
Biraz içini döktü, vedalaştık.