STRAZBURG
Genellikle Avrupa Birliği bize “Şöyle yapsan, böyle davransan”
diyor ya!.. Şimdi sıra bizde. Çünkü AB, kurumsal olarak Avrupa
Konseyi’ne katılmak istiyor. Bu yüzden, gelinen noktada O bizim
karşımızda tartıya çıkacak. Bizim de içinde bulunduğumuz bir
yapıyla müzakere masasına oturacak.
Bakacağız…
AB, Avrupa Konseyi’ne girme yeterliliğine sahip mi diye? Raporlar
hazırlayacağız. Eksikleri varsa söyleyeceğiz. Gerçi, Türkiye’nin
AB’yi engelleme isteği de, yetkisi de yok, ama en azından
ayıplarını yüzlerine vurma imkânı var. Muhtemelen de süreç içinde
hazırlanacak raporlarda bunlar yapılacak.
Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nden daha eski ve köklü bir kuruluş.
1949’da kuruldu ve Türkiye de kurucu ülkeler arasında. 47 üyeli
kuruluş, çoğunlukla AB ülkelerinden oluşuyor. İlaveten Türkiye,
Rusya, Ukrayna, Karadağ, Ermenistan ve Azerbaycan gibi üye ülkeler
de var.
Üstelik Türkiye, Konsey’in kurucu ve etkili ülkeleri arasında.
2016’dan itibaren de temsilci sayımız 12’den 18’e yükseldi.
Niye mi?
Parayı bastık da ondan! Biz Konsey’e katkımızı artırdık, 33 milyon
Avro’ya çıkardık; onlar da temsilci sayımızı yükselttiler. Daha
önce 13 milyon veriyorduk, 13 milyonluk etkimiz vardı. Şimdi, 33
milyon veriyoruz, etkimiz de o kadar. Avrupa’da çoğu zaman işler
böyle yürüyor. Parayı veren, güçlü olanın düdüğünden daha fazla ses
çıkıyor!
Biz hep BM için “Dünya beşten büyüktür” demiyor muyuz? İlk adımı
Avrupa Konyesi’nde attık. “Paraysa para, nüfussa nüfus, güçse güç”
dedik. Gücümüzü ortaya koyduk, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya
ve Rusya’nın yanına kendi adımızı da yazdırdık.