alışmalar nasıl gidiyor; yeterli mi, değil mi, o ayrı bir tartışma konusu. Ancak, ABD ile birlikte yürüttüğümüz “eğit-donat” projesinde gariplikler yaşanıyor. Projenin “eğit” bölümünde bir problem yok. Ama iş “donat” tarafına gelince, Amerikalılar katılanların önüne bir kağıt koyuyorlar:
-Hadi imzala.
O kağıtta ise, eğitilen kişinin rejim güçleriyle değil, DAEŞ’le savaşmayı taahhüt ettiği yazıyor.
Sırf bu yüzden projeye tepki göstererek ayrılanlar ve Suriye’ye geri dönenler var. Onların sayısı da az değil, 30 civarında. Haklı olarak “Biz böyle bir amaç için gelmedik buraya” diyorlar:
-DAEŞ elbette mücadele edilmesi gereken bir oluşum. Ancak, bizim sıkıntımız onlarla değil. Bizi vuran, asıl yok etmeye çalışan Beşar Esad ve Suriye’deki rejim güçleri.
Durum bu!..
ABD’nin Suriye Diktatörü Esad’la şu anda bir sorunu yok. Onun asıl hedefi DAEŞ denilen yapılanma. Dikkat ederseniz, bütün dikkatini o tarafa yöneltmiş durumda. DAEŞ’le mücadele ederken de PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi kullanıyor. PYD’liler, şu anda ABD’nin gönüllü askeri konumunda. Her iki tarafın, en önemlisi de İsrail’in çıkarları örtüşüyor. “Al gülüm-ver gülüm” politikası uyguluyorlar.
ABD, bölge petrollerini Akdeniz’e indirecek güvenli bir koridor oluşturmaya çalışıyor. İsrail, kendi güvenliğini sağlama çabaları içinde. PYD’liler de, ABD’nin izin vereceği ölçüde kendi kontrollerinde bir Kürt Bölgesi oluşturmaya çalışıyorlar.
* * *
Koridor açılması planlanan bölgede Kürtlerden çok, Arap ve Türkmen nüfusu yoğunlukta. Suriye’de 2,5 milyon Bayır-Bucak Türkmen’i var. Bunların sadece 200 bini Türkiye’ye sığınmış durumda. Arapların sayısı çok daha fazla. Kürtler ise, Hıristiyanlar istisna edilirse, bölgedeki en küçük grup.
Ama şu anda onların borusu ötüyor. Çünkü, arkasında ABD var.
Türkmenleri spor salonlarında toplayıp tehdit ediyorlar. Camilerden anonslar yapıyorlar. “Şu kadar zamanda bölgeyi terk edin” diyerek süre bile veriyorlar. Türkmenler ise, yerlerini yurtlarını terk etmemek için direniyorlar.
PYD, bir yandan DAEŞ benzeri metotlar uygularken, diğer taraftan da dünya çapında bir algı operasyonu yürütüyor. Yerlerinden, yurtlarından sürmeye çalıştığı Türkmen ve Araplar için hep aynı suçlamaları yapıyor: