CHP’nin başında Deniz Baykal olsaydı?..
Acaba, Hüseyin Aygün ya da Eren Erdem gibi isimler “CHP
milletvekili” olarak Parlamento’ya girebilirler miydi? Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı döneminde karşı karşıya
kaldığımız gariplikler yaşanır mıydı?
Hiç sanmam. Düşünülmesi bile güç. Deniz Baykal, CHP’de bunların
hiçbirine izin vermezdi.
Baykal gitti, CHP başkalaştı.
Hüseyin Aygün gibi PKK’lılara “kardeş” diyen, terörist
cenazelerinde taziyeden taziyeye koşan isimler türedi. Partinin
yönetimine Sezgin Tanrıkulu gibi HDP’ye yakın söylemler içinde
olanlar geldi.
Bugün partide Mahmut Tanal gibi Parelel Yapı’nın bütün eylemlerinde
boy gösteren milletvekilleri var.
Üstüne bir de Eren Erdem türedi. Bir bakıyorsunuz, kendi ülkesine
karşı İran’ı kutsayan twitler atıyor, “Türkiye ile İran karşı
karşıya gelirse, Türkiye’ye karşı İran’ın safında olurum”
diyor.
Bir bakıyorsunuz, Rus televizyon kanallarında boy gösteriyor. Moskova’nın tezlerini savunup, Türkiye’yi DAEŞ terör örgütü ile yan yana göstermeye çalışıyor.
En vahimi de geçmişinde “yerli” ve “milli” gibi görünen CHP
yöneticileri bile kılını kıpırdatmıyor. Hatta bu tür eylemlere
sahip çıkabiliyor.
İster “CHP çok değişti, onlar da değişime ayak uydurdu” deyin,
isterseniz “koltuk tatlı geldi” yorumunu yapın, durum bu.
Evet, Baykal gitti, böyle oldu!..
Peki Baykal nasıl gitmişti? Biliyorsunuz, bir kaset komplosu
ile. Bir başka ifadeyle gitmek zorunda bırakılmıştı. En önemlisi de
Baykal’ın gideceğini bilenler vardı. Durum bu olunca planlı bir
komplodan bile söz edilebilir.
Sene 2008… Amerikan Derin Devleti’nin kontrolünde olduğu iddia
edilen Johns Hopkins Üniversitesi’ne bağlı ABD-İsveç merkezli
Slikroad Enstitüsü, bir “Türkiye Raporu” hazırladı. O günlerde
kimse fark etmedi ama kaset komplosunun ilk sinyalleri verildi.
Raporun altında E. Cornell ve Halil Magnus Kalavelli’nin imzaları vardı. Türk okurları, Karavelli’yi, Cumhuriyet Gazetesi’nin 2. sayfasında yayımlanan yazılarından hatırlayabilirler. Enstitü’nün İsveç’teki Türkiye çalışmalarını o yönetiyordu. Zaman zaman da İsrail’deki The Jerusalem Post’ta yazıları yayımlanıyordu.