Çok büyük bir çekişme yaşanıyordu. “Hain” suçlamaları havada uçuşuyor, silahlar patlıyordu. Sonunda “infaz” kararları verildi, “vur emri” çıkarıldı.
1970’li yılların sonunda KAWA, KUK ve Rızgari gibi silahlı ve bölücü gruplar, “Kürt düşmanı” olduğu gerekçesiyle Abdullah Öcalan’ın yok edilmesi konusunda anlaştılar. O da Suriye’ye kaçarak canını kurtardı. 1980 Darbesinin ardından ülke içindeki silahlı unsurlar büyük darbe yedi. Suriye’ye kaçan Öcalan ise palazlandı. İlginçtir, “hain”, “devletin adamı”, “ajan” gibi suçlamalar unutuldu, unutturuldu. Öcalan’ın kurduğu PKK, “Kürtlerin hamisi ve temsilcisi” rolüne soyundu.
Dış güçlerden aldığı destekle, yıllar boyunca Türkiye’nin başına bela oldu. “Kürtlerin hakkını savunma” iddiasında bulunmasına rağmen, en çok da Kürt kanı döktü.
PKK’yı taşeron olarak kullananlar ise, hep aynı hedefe kilitlendiler. PKK=Kürtler algısını oluşturmaya çalıştılar. Ancak, Türkiye’nin kararlı mücadelesiyle son yıllarda o algı bü