Herkes istediği gibi yorumlayabilir. Dileyen, aklından ne geçiyorsa söyleyebilir. Ancak, yaşadıklarımız bir devrimdir. Hem de halkın sandıkta gerçekleştirdiği önemli ve büyük bir devrim! Hiç şüphe yok ki, önümüzdeki dönemde tarih kitapları da yapılan köklü değişikliği bu şekilde yazacak.
Bugün, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne doğru en önemli adımı atıyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurduğu, emek verip büyüttüğü Ak Parti’ye Genel Başkan oluyor. Artık, tepede partili bir cumhurbaşkanının bulunduğu, kendimize has bir sistemle yolumuza devam edeceğiz…
Ne demek partili cumhurbaşkanı?
Bence ortak akla daha fazla önem vermek, daha çok istişare, daha geniş bir ekiple çalışma ve milletle daha çok temas demek! Eleştirenlerin iddia ettiği gibi yok bir mahzuru. Tersine sayısız faydaları var.
Deniliyor ki:
-Taraflı cumhurbaşkanı hizmette ayrım yapar.
Olmaz, yapmaz, hatta istese de yapamaz. Bu, baltayı kendi ayağına vurmak olur. Yaparsa, başkalarını değil kendisini sıkıntıya sokar. Bir daha seçmenin karşısına gidemez, sandıktan çıkamaz.
Belediye başkanları da partili! Hizmette taraflı davranıyorlar mı? Tam tersine, kendilerine muhalif olanlara daha fazla hizmet götürmek için çabalıyorlar. Çünkü, işin tabiatı bunu gerektiriyor. Aynı değerlendirmeyi partili başbakanlar için de yapmak mümkün.
Uygulamada göreceğiz zaten. Olmayacak, yapılmayacak, Türkiye böyle bir sahneyi yaşamayacak.
Partiyi olmak hizmette ayrım değildir. Sadece uygulanan politikada farklılık demektir.
***
Biz, siyasi partilerle ilişkisi bulunmayan cumhurbaşkanlarını da gördük. Partilerinden ayrılıp Çankaya Köşkü’ne çıkanları da…
Tarafsızlık yemini etseler de, sözde partileri ile ilişkilerini kesseler de, Turgut Özal ve Süleyman Demirel partili cumhurbaşkanlarıydı. Ahmet Necdet Sezer de partisiz cumhurbaşkanıydı.