Bizzat yaşadım, içindeydim, bilirim o çaresizlik ve onulmaz acıyı. 17 Ağustos 1999'da Marmara Depremi'nde yok olan şehirleri gördüm. Enkaz üstünde çalıştım. Kokmuş cesetler ve yaralılar çıkarttık. Biçare insanların acılarını paylaştık...
Bu defa ikisi peş peşe geldi. 7.7 ve 7.6'lık iki büyük sarsıntı yaşadık. Büyüklüğü 6,6'yı bulan artçı sarsıntılarla karşılaştık. Üstelik son derece ağır hava şartları altında gelip vurdu felaket.
Dile kolay, 13 atom bombası gücünde bir hasarın ortaya çıktığını söyleyen bilim adamları var.
Tablo çok, hatta çok büyük! Peş peşe gelen iki deprem üst üste konulduğunda, bulunduğumuz coğrafyada tarihte yaşanan en büyük felaketle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
En önemli sıkıntı da hava şartları: Bu tür depremlerde, enkaz altında kalanları kurtarmak için en fazla 72 saatiniz vardır. Gerçi biz Sakarya'da 5 gün sonra enkazdan 17 yaşındaki Çiçek Kurani'yi canlı olarak çıkardık. Tabii o tam bir mucizeydi.