Açın PKK’nın yayın organlarını bakın… Şu günlerde en çok
kullanılan kelimelerden biri: Çete.
Çete ile yatıp, çete ile kalkıyorlar… DAEŞ’ten bahsediyorlar. Bu
örgütü “çete” olarak adlandırıyorlar.
Peki, ne yapıyor “çete” dedikleri DAEŞ? Bugün Türkiye’de, PKK
denilen kanlı örgüt nasıl davranıyorsa, öyle davranıyor!
Bomba yüklü araçlarla saldırıyor, hendekler kazıyor, intihar
eylemleri düzenliyor, kahpe pusular kuruyor, tuzaklamalar ve
infazlar yapıyor, halk üzerinde baskı oluşturuyor vesaire,
vesaire…
Belli ki PKK ya da PYD yapılanmaları, DAEŞ’in eylemlerini iyi
izlemiş. Güzel kopya çekmiş.
Suriye’de çeteler savaşıyor. Onlardan biri de Türkiye’de faaliyet
gösteriyor.
-
Irak ve Suriye’deki DAEŞ neyse, Türkiye’deki PKK ya da çevresinde
gelişen çeşitli isimler altındaki yapılanmalar da o!
1) Korku ve sindirme üzerine faaliyet gösteriyorlar.
2) Saldırırken aynı metotları kullanıyorlar.
3) Her ikisi de medeniyet düşmanı. Yakıyor ve yıkıyorlar.
4) Örgütlenme modelleri hemen hemen aynı.
Ama DAEŞ bir adım önde. Korku veriyor, sindiriyor ve iyi kötü
yönetiyor. PKK, aynı metotları uyguluyor, yönetemiyor. Uğraşıyor,
“özerklik” ilan ediyor. Sonra da altında kalıp eziliyor.
Çünkü, burası Türkiye; Irak ya da Suriye değil!
-
ABD, DAEŞ’e karşı PKK’nın Suriye kolu olan PYD ile işbirliği
yapıyor. Koruyor ve alabildiğine kolluyor. Beyaz Saray da DAEŞ’e
karşı “etkili bir partner” olarak gördüğü PYD’ye kol-kanat
geriyor.
Tabii ki bu tavır onları meşrulaştırmaz!
Amerika, bunu hep yapıyor. Alıyor, kullanıyor, sonra kendi başına
bela ediyor. Ardından karşı cepheye geçip savaşıyor.
Şimdi soruyorum:
ABD ve yıkılan SSCB, Afganistan üzerinden birbirlerine meydan
okumasalardı, Taliban denilen örgüt ortaya çıkar mıydı? Bugünkü El
Kaide olur muydu? Daha da ileri gidiyorum, Batı, İslam
coğrafyasında o büyük travmaları yaşatmasaydı, bugün DAEŞ var
mıydı?