Dün, 25 Mart 2009’da hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümünün 8. Yıldönümüydü. Yine süslü laflar edildi, yine Yazıcıoğlu “Şöyle düşünürdü, böyle davranırdı” türünden yorumlar yapıldı…
Ben ise, sadece yaşadıklarımı, bizzat şahit olduğum Muhsin Yazıcıoğlu gerçeğini yazmak istiyorum. Yaşasaydı “nasıl davranırdı, ne yapardı” gibi sorularının cevabını da size bırakıyorum.
Türkiye, 16 Nisan’da Halk Oylamasına gidiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, daha genel ifade ile başkanlık sistemine geçiş vatandaşa sorulacak. Sandıktan çıkacak sonuca göre de bir rota çizilecek.
Şimdi 36 yıl öncesine gidelim. Türkiye’nin darbeci Kenan Evren ve arkadaşları tarafından yönetildiği 1981’e…
Muhsin Yazıcıoğlu, 587 sanıklı “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nın 40 numaralı tutuklu sanığıydı. Hakkında idam cezası isteniyordu. İddianamede kendisine ve arkadaşlarına isnat edilen suçlar sıralanırken, binici maddede aynen şöyle yazıyordu:
“Anayasal düzenin, cumhuriyetçilik ve demokrasi prensiplerine aykırı olarak, devletin tek bir kişi tarafından yönetilmesi amacına yönelik, değiştirilmesine zor yolu ile kalkışmak.”