Adam çiftçi, toprağa bağlı yaşıyor. Memur olsa tayin isteyebilir, esnaf olsa dükkanını taşıyabilir. Çaresizliği çiftçi olmasından, kaçacak, gidecek yeri yok.
Bir gece silahlı insanlar kapısını çalıyorlar…
“Senin AK Parti’de ne işin var” diyorlar:
-İstifa edeceksin. İstifa ederken de bu metni
okuyacaksın.
Bakıyor, metinde “Erdoğan diktatörlüğe kaydı. O yüzden AK Parti
belediye meclis üyeliğinden istifa ediyorum, HDP’ye geçiyorum”
yazılı.
“Yapamam, ben bunları söyleyemem” diyor:
-Öldürün beni.
Öldürmüyorlar, kendisine düşünme süresi verip gidiyorlar. Ardından
akrabaları gelmeye başlıyor. “Senin yüzünden hayatımız tehlikede”
diye söze giriyorlar:
-Senin yüzünden bizi öldürecekler. Senin yüzünden çocuklarımızı
kaçıracaklar. Kendinle birlikte bizi de tehlikeye attın. Niye
direniyorsun? Annenin karnından belediye meclis üyesi olarak mı
doğdun?
Çaresiz “tamam” diyor:
-Sizin için istifa ederim ama o metni okumam.
Silahlı grup tekrar kapısını çalıyor. Kendisine dayatılan metni
okumadığı için 50 bin lira ceza kestiklerini söylüyorlar. Sonra da
kapıyı vurup gidiyorlar.
Ortada bir “ceza” var; ancak itiraz etme hakkı da, ödeme gücü de
yok. Bu defa akrabalar devreye giriyorlar. Terör örgütünün adamları
ile konuşuyorlar. Yalvarıyor, yakarıyor, cezayı 30 bin liraya
indiriyorlar.
Olay, gazetelere şöyle intikal ediyor:
“AK Parti’den bir fire daha!”
* * *