Türkiye’de bir tekerlemedik sürüp gidiyor. Adına ister “cehalet”, dilerseniz “ihanet cephesi” deyin, uzun süredir bozuk plak gibi tekrarlayıp duruyorlar: -Bize ne, bizim Suriye’de ne işimiz var? Oysa bizim Suriye’de o kadar çok işimiz, Suriye ile ilişkili öyle çok problemimiz var ki... Bugün yaşadığımız pek çok sıkıntının altında onlar yatıyor! Üzerine kitaplar yazılır ama biz kısaca anlatalım. Dikkat ettiniz mi, birkaç gündür medyada bir haber dönüp duruyor: “Mihraç Ural öldürüldü.” Bu adam, 1956 Antakya doğumlu. Türkiye’de, THKP-C Acilciler isimli yasa dışı silahlı Marksist-Leninist örgüt adına pek çok eyleme girişti. Kan döktü, can aldı. Ardından yakalandı ve Isparta Cezaevi’nde yattı. 1982’de de Suriye’ye kaçtı. Baba Esad’a teslim oldu. 1980 öncesi “devrimci-yurtsever” diye topluma yutturulmaya çalışılan THKP-C Acilciler Grubu, Suriye Gizli Servisi El Muharebat’ın kontrolündeydi. Oradan emir alan bir taşerondu. Zaten bu tür örgütlerin büyük bölümü yerli de değildi, milli de… Bugün olduğu gibi, hepsinin arkasında bir dış merkez vardı. Genellikle Suriye kontrolündeki Bekaa Vadisi’nde silahlı eğitim görüp, Türkiye’ye sızarlardı. Hepsine yönelik silah sevkıyatı da Bulgaristan’daki Vitoşa Otel’de yapılan görüşmelerle sağlanırdı.