Onlarca seçim geçirdim, çok çalkantılı dönem yaşadım, medyanın enva-i çeşit siyasi operasyonuna tanık oldum. İtiraf edeyim ki böylesini hiç görmedim.
Medya, eskiden de siyaseti yönlendirmeye, kamuoyunu etkilemeye
çalışırdı. Ancak herkesin safı belliydi. Kimin ne yapacağını, nasıl
davranacağını önceden kestirebilirdiniz. Çünkü belli değerler
vardı.
Şimdi, o değerler yok oldu; kimin eli kimin cebinde belli
değil!
Artık, “kesinlikle bir araya gelemez” denilen zıt kutuplar bile el
ele, kol kola. Dünün kanlı-bıçaklı düşman kardeşleri yan yana
yürüyorlar, ittifaklar kuruyorlar, hedefe birlikte atış
yapıyorlar.
* * *
Son günlerde “Basın özgürlüğü tehdit altında”, “özgür medyaya
darbe” ya da “diktatör işbaşında” gibi söylemler giderek
arttı.
Bunları dillendirenler de belli…
Hürriyet’e bakıyorsunuz, “Mısır’da yüzde 52 oy alan Mursi idama
mahkûm edildi” başlığını atıyor. Bir anlamda Türkiye’nin halk
tarafından yüzde 52 oyla seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’a aba
altından sopa gösteriyor!
Doğan Medya’nın yayın organlarından Posta Gazetesi, Erdoğan’a
muhalefet yapıyor; grubun televizyonları da benzer bir tutum
içinde.
En belirgin özellikleri ise, HDP’ye gösterdikleri yakınlık!
Zıplatıyor, hoplatıyor, imkânsızı oldurup, barajı geçirtmeye
çalışıyorlar.
Cumhuriyet’i açıyorsunuz, Selahattin Demirtaş, kurmaylarıyla
birlikte manşette. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile
aynı fotoğraf karesindeler. Cumhuriyet de HDP’yi
ittiriyor.
Biraz dikkatlice baktığınızda, birinci sayfada şaka gibi bir ifade
dikkati çekiyor. Dindar çevrelerin tepki içinde “ne diyor bunlar”
diye hop oturup hop kalktığı bir ortamda, Demirtaş “Din alanını
onlara terk etmedik” diyor.