Yazının başlığını görüp hemen “olmaz” demeyin. Ben ısrarlıyım ve “olur mu olur” diyorum. Bunu söylerken de yeterli gerekçe ve dayanağım var…
Şimdi baştan alalım:
7 Haziran akşamı ne demişti Devlet Bahçeli? MHP’ye “Ana Muhalefet
Partisi” misyonu biçmişti.
Sonra, koalisyon için en uygun iki adayın AK Parti ile HDP olduğunu
açıkladı. Ardından bu ikiliye CHP’yi de ekledi. Hatta, seçim öncesi
yerden yere vurduğu bu partilerin birlikte hareket etmesinin
ülkenin yararına olduğunu bile söyledi.
Sonra rotayı seçime çevirdi, “En kısa zamanda erken seçim” dedi.
Kameraların önünde meydan okudu.
AK Parti ile CHP görüşme masasına oturduktan sonra da “Erken seçim
gündemden düştü” açıklamasını yaptı.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “koalisyon bilirkişisi” diye
yüklenirken, adeta “Bu görevi ben daha iyi yaparım” dercesine
Başbakan Davutoğlu ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “acil
anlaşın” çağrılarında bulundu. “Vatan, millet” dedi. Ülke
menfaatlerinin bunu gerektirdiğini söyledi, AK Parti ve CHP’ye
görevler verdi vesaire, vesaire…
Bu süreç devam ederken de bir gün “biz yokuz” dedi, bir başka gün
de “MHP elini değil, gövdesini taşın altına koymaya hazır”
açıklaması yaptı.
Yarın da Başbakan Davutoğlu ile bir araya geliyor. Seçim sonrası
izlediği çizgiye bakınca “Şartlar yine değişti, ülke AK Parti-MHP
koalisyonu bekliyor” derse şaşırtıcı olmaz.